TEHDİT SUÇU
Tehdit suçu hürriyete karşı suçlar altında TCK’nın 106.maddesinde düzenlenmektedir. Tehdit suçunda 765 sayılı Türk Ceza Kanununda adi tehdit – şartlı tehdit olmak üzere yapılan ayrım 5237 sayılı TCK’da kaldırılmıştır .
SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER
Tehdit suçuyla korunan temel hukuksal değer, kişinin iç huzuru ve sükunudur. Kişinin iç huzurunun ortadan kaldırılmasıyla kişinin karar verme hürriyeti ve bu verdiği kararlar doğrultusunda hareket etme hürriyeti de korunan hukuksal değerler arasındadır .
SUÇUN KONUSU
Tehdit suçunun konusunu mağdurun iç huzuru oluşturur. Mağdurun iç huzuru bir kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına ve malvarlığına yönelik saldırı bozmaktadır .
Madde gerekçesine göre de tehdit suçunun konusunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin bildirilmesi oluşturmaktadır.
FAİL ve MAĞDUR
Tehdit suçu özgü suçlardan değildir. Herkes bu suçun faili olabilir. Ancak kamu görevlisi tehdit suçunu görevi gereği ve elinde bulundurduğu araç ve gereçlerle işlerse TCK 266 gereği verilecek ceza artırılır.
Tüzel kişilerin bu suçun faili olup olamayacağı tartışmalıdır. Çünkü belli bir gayeye yönelik irade ile hareket edebilme yeteneği sadece insanlara özgüdür. Ancak Türk Ceza Kanununun 111. maddesine göre tehdit suçu dolayısıyla ilgili tüzel kişiler hakkında Türk Ceza Kanununun 60 ıncı maddesi hükmüne göre tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur denilmiştir. Bu nedenle doktrinde bazı hocalar ‘cezalar ancak faillere uygulanabilir’ diyerek tüzel kişilerin de fail olabileceğini savunmaktadır.
Tüzel kişiler faaliyetlerini organları vasıtasıyla yerine getirirler. Bu nedenle tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar gerçek kişilere atfedilebilir. Dolayısıyla tüzel kişilerin fail olamayacağı kanaatindeyim . Kanunda öngörülen tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri suçun tüzel kişi yararına işlenmesi durumunda ortaya çıkan bir cezadır.
Bu suçun mağduru iç huzuru ve karar verme hürriyeti bozulan kişidir. Bu suçun oluşabilmesi için mağdurun “belirli veya belirlenebilir” olması gerekir. Mağduru belirsiz olması durumunda TCK 106 değil TCK 213’te düzenlenen halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu oluşur.
MADDİ UNSUR
Tehdit suçu soyut tehlike suçudur. Suçun oluşumu için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmamasının bir önemi yoktur.
Tehdit suçu neticesi harekete bitişik bir suçtur. Hareketin yapılmasıyla suç oluşur.
Tehdit suçunun konusunu bir kişinin hayatı, vücut veya cinsel dokunulmazlığı ve malvarlığı oluşturur. Bunlara yönelik hareketler de tehdit suçunun hareketleridir . Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı kötülük beyanı bu suçun maddi unsurunu oluşturur .
Failin tehdit ettiği zararı gerçekleştirme konusunda “imkan ve iktidara” sahip olmalıdır.
Tehdit suçunun oluşabilmesi için tehditin objektif olarak korkutucu olması gerekir. Mağdura yönelen tehdit mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olmalıdır. Aksi halde suç oluşmaz. Ancak tehdidin mutlaka mağdurun iç huzurunu bozarak onda korku veya endişe meydana getirmesi suçun oluşumu için gerekli değildir. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2004/8519 Esas , 2006/7901 Karar sayılı dosyasında da bu husustan bahsedilmiştir :
“Tehdit suçunun oluşması bakımından tehditin objektif olarak korkutucu ve ciddi bir nitelikte bulunmasının yeterli olduğu, bu sözlerin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı olmayıp, öfkenin suç kastını ortadan kaldırmayacağı ve bu suçta tasarlama ögesinin de aranmadığı gözetilmeden ‘sözlerin kızgınlıkla söylendiği’ biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi, yasaya aykırıdır…”
Gerçekleştirileceği beyan edilen kötülüğün mutlaka fail tarafından yerine getirilmesine gerek yoktur, kötülüğün üçüncü kişi tarafından gerçekleştirileceği ifade edilebilir. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2014/31355 Esas , 2015/24632 Karar sayılı dosyasında da kötülüğün başkaları tarafından yerine getirileceği ifade edilmiştir.
“…sanığın, alacak meselesi yüzünden tartıştığı ve tartışmanın kavgaya dönüştüğü olay anında, müşteki sanıklara hitaben ‘ben PKK’lıyım, ben aşiretim, istersem kamyonla adam getiririm’ biçimindeki sözlerle tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı, tehdit suçunda TASARLAMA ÖĞESININ BULUNMADIĞI, söylenen sözlerin objektif olarak elverişli ve yeterli olması sebebiyle olayda TCK’nın 106/2-d maddesinde tanımlanan tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, ‘kavga ve tartışma sırasında fevren söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturmayacağı’ biçimindeki, kanuni olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi, yerel mahkemenin kararını bozmayı gerektirmiştir…”
Yapılacağı beyan edilen kötülüğün doğası gereği geleceğe yönelik olmalıdır. Geçmişe yönelik tehdit söz konusu olmaz. Cebirde ise mağdura karşı “şimdiki zamana dönük” ve “gerçek fiziksel bir zarar” söz konusudur. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2018/3481 Esas , 2021/16085 Karar sayılı dosyasında geleceğe yönelmeyen söylemlerin tehdit suçunun konusunu oluşturmayacağı belirtilmiştir.
‘‘Sanığın mağdur ...'a göndermiş olduğu mesaj içerikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iddianamede belirtilen "ben bu işi ölümüne bırakır mıyım", "ölümün kötü olacak, can veremeyeceksin" şeklindeki sözlerin sitem ya da yakınma niteliğinde olduğu ve geleceğe yönelik bir tehdit içermediği…’’
Hukuken korunmayan değerler tehdit suçunun konusunu oluşturmaz.
Tehdidin yöneldiği kişinin tehdidi “anlayabilmesi ve algılayabilmesi” gerekir. Anlama ve algılama her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bu nedenle somut olayın koşulları çerçevesinde bir akıl hastası da tehdidin konusunu oluşturabilir. Algılama yeteneğine sahip olmayan akıl hastasına karşı işlenen fiil, “onun bir yakınının iç huzurunu ve karar verme hürriyetini bozmaya elverişli ise, söz konusu yakın da mağdur olarak ortaya çıkabilir.
Tehdit suçunun oluşabilmesi için fail tarafından öne sürülen kötülüğün mağdura ulaşması gerekir. Aksi takdirde suç oluşmamaktadır. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2018/1718 Esas , 2021/9041 Karar sayılı dosyasında da bu ifade edilmiştir :
‘’Tehdit suçunun oluşabilmesi için tehdit oluşturan sözlerin ya mağdura karşı söylenmesi ya da iletme kastı taşıyan fail tarafından mağdura iletmesi için söylenmesi gerektiği, yargılama konusu olayda sanığın mağdurun gıyabında söylediği tehdit içeren sözleri tanıklara iletme kastı ile söylenmesi karşısında…’’
Ancak failde iletme kastının açıkça olmasına gerek yoktur.Fail , söylenen sözlerin mağdura iletilebileceğini biliyor ve bunu umursamıyorsa iletme bakımından olası kastla hareket etmektedir. Bu durumda da suçun oluşacağı kabul edilmelidir.
MANEVİ UNSUR
Tehdit suçu kasten işlenilebilen bir suçtur. Fail haksız bir zarar ile tehditte bulunduğunu bilmeli ve bunu istemelidir. Bu suç için özel kast gerekmediğinden olası kastla da bu suç işlenebilir.
HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Bu suç tipinde meşru müdafaa hukuka uygunluk nedeni olabilir. Evine giren hırsıza bana dokunursan seni öldürürüm diyen kişi meşru müdafaa kapsamında hareket etmektedir.
Iztırar hali de bu suçta hukuka uygunluk nedenini oluşturabilir. Başka köpeklerin saldırısına uğrayan kişi yoldan geçen aracı durdurup aracın kapısını tehditle açtırması durumunda ıztırar hali kapsamında yer almaktadır.
NİTELİKLİ HALLER
106.maddenin 2.fıkrasında tehdit suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Buna göre tehditin ;
1.Silahla işlenmesi : Silahın tehdite konu harekette silahı kullanması gerekir. Bu silahın mağdura karşı kullanılması , silahın teşhir edilmesi gerekir. Bu silahın korkutmaya elverişli olması ve failin bu güçten faydalanması nitelikli hal açısından gereklidir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/2638 esas , 2021/10350 karar sayılı dosyasında buna ilişkin bir karar verilmiştir
‘‘Sanığın 08.03.2014 tarihinde müştekinin iş yerine elinde bir balta ile gelerek alacağını istediği, müştekinin de sanığa vereceği parayı kardeşi olan eski eşine verdiğini söylediği, sanığın akabinde "sen şimdi parayı vermiyor musun" şeklinde beyanda bulunarak elindeki baltayı müştekinin iş yerine bıraktığı ve tehdit manasına gelecek şekilde başını sallayarak müştekinin iş yerinden ayrıldığı, sanığın ayrıca 21.03.2014 tarihinde de içeriğinde tehdit içerikli kelimeler bulunan not kağıtlarını da müştekiye ulaştırdığı şeklinde kabul edilen eylemde; sanığın eyleminin sübutu halinde kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesinin yollamasıyla silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın ‘’
Mağdura doğrultulan silahın kuru sıkı olduğu mağdur tarafından biliniyorsa nitelikli hal uygulanmaz çünkü bu kuru sıkı mağdur açısından korkutucu bir etki yaratmaz. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2010/31566 esas , 2013/8301 karar sayılı dosyasında buna ilişkin bir karar verilmiştir :
“Tehdit suçunda kullanılan kurusıkı tabancanın, müşteki ve sanıkla aynı evde oturan müştekinin oğlu tanık Z.’ye ait olması karşısında, müştekinin tabancanın kurusıkı olduğunu bilip bilmediği araştırılıp tartışılmadan, yetersiz gerekçe ile sanık hakkında silahla tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi”
Sahte ya da oyuncak silah da korkutucu nitelik taşıyorsa nitelikli hali oluşturabilir ancak silahın objektif olarak gerçek olmadığı anlaşılıyorsa, bu nitelikli hal uygulanmaz.
2.Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle işlenmesi : Bu nitelikli hal ancak yüze karşı yapılan tehditlerde geçerlidir . Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için “failin , kendini tanıyanlar tarafından tanınmayacak hale gelmesi gerekir. Ancak bu durumda da fail mağdur tarafından tanınmış olsa da nitelikli hal oluşur.
3.İmzasız mektupla işlenmesi : Gönderilen yazının imzasız olması gerekmektedir. Gönderilen mektup anonim olmalıdır. Ancak mektubu kimin yazdığı üslubundan, aradaki ilişkiden belli ise, bu nitelikli hal uygulanmaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için tehdide maruz kalan kişinin eline ulaşan yazıda failin kim olduğunun anlaşılamaması veya kim olduğunun tam olarak belirlenmesinin mümkün olmaması şarttır. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2013/9142 Esas , 2013/13894 karar sayılı dosyasında basit bir araştırma ile failin kim olduğunun bulunabileceği durumlarda nitelikli hali uygulamamıştır.
‘’Tehdit mesajlarının iletildiği telefon numarasının bilinmesi ve telefona ait döküm ve kayıtların ilgili operatörden istenmesi durumunda, mesajın hangi telefondan gönderildiğinin ve buna göre failin kimliğinin saptanmasının teknik olarak mümkün bulunmasına göre, suça sürüklenen çocuğun kimlik bilgilerini içermeyen mesajlar göndermek suretiyle tehdit eyleminin TCK’nın 106/2-b maddesinde düzenlenen imzasız mektup niteliğinde bulunmadığı gözetilmeden, fazla cezaya hükmedilmesi”
Sosyal medyada yapılan paylaşımlar belirli bir kişiyi hedef almış olsa bile, muhatabına gönderilen bir yazışma durumu olmadığından nitelikli hal kapsamında değerlendirilemez.
Doktrin , “sahte imzalı mektupla” suçun işlenmesi halinde nitelikli halin uygulanacağı görüşündedir. Bazı elektronik postanın da bu nitelikli halin konusunu oluşturacağını söylemektedir. Basit araştırmayla failin kim olduğu ortaya çıkacaksa bu nitelikli hal uygulanmaz.
4.Özel işaretlerle işlenmesi : Özel kullanımı sebebiyle tehdit anlamına gelen işaretler bu nitelikli hali oluşturur. Fail ile mağdurun yüz yüze gelmediği durumlarda uygulanır. Bu durumda mağdurun savunma yeteneği azalır, failin belirlenmesi zorlaşır, tehdidin meydana getirdiği korku artar. Mağdura tabanca resmi yollanması, mağdurun evinin önüne tabut bırakılması, kapısının önüne kuru kafa bırakılması, hançer ve kanlı bez bırakılması, masaya mermi bırakılması buna örnektir.
5.Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi : Bu kişilerin bizzat olay yerinde olması gerekir. Bu kişilerin ayrı ayrı korkutuculuk özelliği olmalıdır. Böylece mağdurda oluşan korkunun daha fazla olacaktır. Bu kişilerin müşterek fail olması gerekir. Azmettiren veya yardım eden birden fazla kişi kapsamına dahil edilmez.
6. Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi : Fail suç örgütünün ismiyle , bayrağıyla mağduru korkutmaktadır. Bu durumda mağdurda oluşan korku artacaktır. Failin bir suç örgütünün adını kullanmadan doğrudan doğruya "ben mafya üyesiyim" veya "seni mafyaya öldürteceğim" gibi “soyut ve genel ifadelerle” tehdit suçunu işlemesi durumunda bu ağırlatıcı neden uygulanmaz. Çünkü soyut ifadeler mağdurda korkutucu etkiyi artırmaz.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
*Teşebbüs : Tehdit suçu sırf hareket suçu olduğu için genel olarak teşebbüse elverişli değildir. Ancak icra hareketlerinin bölünebildiği durumlarda teşebbüs mümkün olabilir. Tehditin mektupla işlenmesi buna örnektir. Yargıtay bir kararında mağdurun kötülük beyanını öğrenmesiyle suçun tamamlanacağını , bundan önce hareketlerin yarım kalması durumunda teşebbüs hükümlerinin uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.11.2015 tarihli , 2015/18237 Esas 2015/38020 Karar sayılı dosyasında bu durum şu şekilde ifade edilmiştir :
"Tehdit sözlerinin mağdurun bilgisine ulaştiği anda suçun tamamlanmiş sayilacaği, somut olayda mağdurun zarara uğratılacağı hususundaki bildirimin doğrudan değil de 155 ihbar hattı aracılığı ile yapılması ve suça konu sözler mağdurun bilgisine ulaşmadan önce iddianame düzenlenmiş olması karşısında, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığının gözetilmemesi,"
*İştirak : Bu suça iştirak mümkündür. Bu kişiler azmettiren , yardım eden , müşterek fail olarak ortaya çıkabilir. Genel hükümlere göre sorun çözülür.
*İçtima : Tehdit suçu başka bir suçun ağırlaştırıcı nedeni ya da başka bir suçun unsuru olabilir. Bu nedenle tehdit suçu, genel ve tamamlayıcı bir suçtur.
Mağdurun belirlenebilir olmaması durumunda bu suç oluşmamaktadır. Ancak birden fazla mağdura karşı aynı anda bu suç işlenebilir. Bu durumda TCK 43/2 de düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanır.
Tehdit konusu kötülük bildirildikten hemen sonra bu kötülüğün gerçekleştirilmesi durumunda tehdit suçundan değil , diğer işlenen suçtan ceza verilir. Failin mağdura seni öldüreceğim dedikten sonra ateş etmesi ve mağduru öldürmesi durumunda faile sadece kasten öldürme suçundan ceza verilir. Ancak tehdit ile tehdit konusu kötülüğün yapılması arasında belli bir zaman varsa gerçek içtima söz konusu olur.
TCK 106/3 gereği tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir. Yukarıdaki örnekte failin amacı kişiyi öldürmekti . Bu nedenle sadece kasten öldürmeden ceza verilirdi. Ancak 106/3 de düzenlenen hal tehdit amacıyla kişinin öldürülmesidir.
TCK 150 gereği fail , alacağını tahsil amacıyla tehditte bulunursa yağmadan değil tehditten ceza alır. Burada özel hüküm olması buna yol açmaktadır.
SORUŞTURMA ve KOVUŞTURMA
5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Tehdit suçu asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç tipidir.
TCK 106/1 basit tehdit suçu düzenlenmektedir. İlk fıkranın ilk cümlesi resen soruşturulurken 2.cümlesi şikayete tabidir. Basit tehdit suçunu düzenleyen 106/1 in ilk cümlesi resen soruşturulur. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
106/1 in 2. Cümlesi ise şikayete tabidir. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. TCK 73 gereği şikayet süresi , hak sahibi olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar. Bu süre 6 aydır.
Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür . Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Bunun nedeni kovuşturmanın aleni olmasıdır. Herkes aklanma hakkına sahiptir. Bu nedenle iddianamenin kabulüyle başlayan kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçilerek ceza davasının düşmesi kararının verilebilmesi sanığın kabulüne bağlıdır. Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
Şikayette fail değil fiil şikayet edilmektedir. Bu nedenle iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
Basit tehdit suçu CMK 253 gereği uzlaştırmaya tabidir. Bu nedenle kovuşturmaya başlanmadan önce dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. . Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir.
Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
Tarafların uzlaşması durumunda dosya kapanır . Uzlaşamama durumunda iddianame düzenlenerek kovuşturma aşamasına geçilir.
Tehdit suçunun nitelikli halleri ise resen soruşturulur. Ayrıca CMK 253 te yer alan suçlardan değildir. Bu nedenle uzlaştırmaya da tabi değildir.
YAPTIRIM
Basit tehdit suçunu düzenleyen 106/1 in ilk cümlesi resen soruşturulur. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
106/1 in 2. Cümlesi ise şikayete tabidir. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Hapis cezasının ve asli para cezasının alt sınırı kanun maddesinde düzenlenmemiştir. Bu nedenle alt sınırların belirlenmesi için genel hükümlere bakılır. Burada seçimlik bir ceza öngörülmüştür. Bu nedenle TCK nın 61/9 maddesi uygulanır. Bu maddeye göre adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz. Kural olarak TCK 52 gereği adli para cezası 5 günden, TCK 49 gereği hapis cezasının alt sınırı da 1 aydan az olamaz. Ancak 61/9 maddesi gereği basit tehdit suçunun bu halinde adli para cezasına hükmedilecekse adli para cezasının sınırı 1 aydan 6 aya kadardır.
Nitelikli tehdit suçunun cezası ise iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.
Avukat Hüseyin ACAR
Stajyer Avukat Hüseyin ACAR
Reşit Hukuk & Danışmanlık Bürosu