1.SAVUNMA HAKKI NEDİR?
Ceza hukuku bağlamında savunma hakkı, suç işlediği iddia edilen kişinin suçu işlemediğini, bazı nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya iddia edilenden daha az ceza alması gerektiğini yetkili makamların önünde ileri sürmesidir.
Ceza Muhakemeleri Kanununun 2.maddesinde şüpheli; soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişi olarak, sanık ise kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişi olarak tanımlanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 3.fıkrasında suç ile ithan edilen bir kişinin asgari savunma hakkı şu şekilde sıralanmıştır :
Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.
Savunma, şüpheli ya da sanığın kendisi tarafından bizzat yapılabileceği gibi avukatı tarafından da yapılabilir. Ceza Muhakemesi Kanununun 2.maddesinde şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukat MÜDAFİ olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 149.maddesinde müdafiinin sanığın ya da şüphelinin kendisi tarafından ya da kanuni temsilcisi tarafından seçilebileceği hükme bağlanmıştır.
2.MÜDAFİ SEÇMEK ZORUNLU MUDUR?
Kanunda özel olarak düzenlenen hükümler haricinde sanığın ya da şüphelinin avukatının bulunması zorunlu değildir. Ancak bazı durumlarda kanunkoyucu şüpheli ya da sanığın haklarını korumak amacıyla müdafii ile temsili zorunlu kılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 150.maddesinde müdafiin zorunlu olduğu haller şu şekilde sıralanmıştır :
1.Şüpheli ya da sanığın çocuk olması : 5737 sayılı Türk Ceza Kanununun 6.maddesine göre çocuk; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişidir.
2.Şüpheli ya da sanığın kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması.
3. Şüpheli ya da sanığın alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan soruşturulması ya da yargılanması.
Bu durumlarda kişiler kendilerini müdafii aracılığıyla savunmaktadır. Kişinin müdafii olmadığı durumlarda baro tarafından kendisine müdafii atanır.
3.SAVUNMA HAKKININ KAPSAMI NEDİR?
Şüpheli ya da sanığın sahip olduğu haklar aktif ve pasif haklar olmak suretiyle ikiye ayrılabilir. Aktif haklar, şüpheli ya da sanığın muhakemeye katılmaları halinde sahip olduğu hakları; pasif haklar ise herhangi bir muhakeme işlemiyle bağlantılı olmayan hakları ifade etmektedir. Savunma hakkı aktif haklar içerisinde yer almaktadır.
Anayasamızın 36.maddesinde ‘Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.’ hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.10.1979 tarihli kararında da belirtildiği üzere ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı, savunma hakkıdır ve bu hakkın yargılamanın her aşamasında kullandırılması gerekmektedir.
Savunma hakkı dokunulmazdır. Savunma hakkının kullanılması durumunda başka kişilere ilişkin olumsuz değerlendirmenin yapılması suç oluşturmayacaktır. Bu husus Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2020/16012 Esas , 2021/22887 Karar sayılı dosyasında şu şekilde açıklanmıştır :
‘‘TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasanın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret veya iftira suçunu oluşturur. İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması lazımdır ancak, uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır.’’
Savunma hakkı ; müdafiden yararlanma, susma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, soru sorma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma gibi haklardan oluşmaktadır.
1.Müdafiden yararlanma hakkı: Ceza Muhakemesi Kanununun 149.maddesinde Şüpheli veya sanığın, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanma hakkının bulunduğu hükme bağlanmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bazı durumlarda müdafiden yararlanma zorunludur.
Ancak 149.maddenin 2. Fıkrasında müdafinin sayısı bakımından bir sınırlandırma mevcuttur. Maddeye göre soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
2.Susma hakkı: Susma hakkı; kişinin kendi aleyhine tanıklık yapmaması ve bu durumun kendi aleyhine sonuç doğurmaması şeklinde iki yönlüdür. Anayasamızın 38.maddesinin 5.fıkrasında ‘‘Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.’’ hükmü bulunmaktadır. İfade ve sorgunun tarzını düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanununun 147.maddesinde sanık ya da şüpheliye susma hakkının hatırlatılması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Yargıtay 2008/10723 Esas, 2008/21522 Karar sayılı dosyasında susma hakkının kullanılmasının sanık aleyhine yorumlanmaması gerektiğine hükmedilmiştir :
‘‘ CYY.sı 147.maddesinde tanınan susma hakkı kullanan sanık hakkında, “… susma hakkıyla siyasi bir duruş içine girdiği …” biçiminde yasal olmayan gerekçeyle takdiri indirim nedeninin uygulanmamış olması…’’
3.Dosyayı inceleme ve dosyadan örnek alma hakkı: Bu hak kanunun 153.maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre ‘‘Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.’’
Ancak Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu durumda dahi müdafi 153.maddenin 3.fıkrası nedeniyle, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanakları inceleyebilir.
4.Tercümandan yararlanma hakkı: Ceza Muhakemesi Kanunun 202.maddesinde tercümandan yararlanma hakkı düzenlenmiştir. Buna göre ‘‘ Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.’’
5.Delillerin toplanmasını isteme hakkı: Sanık ya da şüpheli kendi lehine olan delillerin toplanmasını isteyebilir. Bu husus 147.maddede şu şekilde ifade edilmiştir : ‘‘Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur: Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.’’
Yine Ceza Muhakemesi Kanununun 260.maddesinde Cumhuriyet savcısının şüpheli lehine olan delilleri de toplaması gerektiği düzenlenmiştir: ‘‘Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.’’
Kovuşturma aşamasında sanığın lehine olan delillerin toplatılmasını mahkemeden talep edeceği 177.maddede düzenlenmiştir:
‘‘Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.’’
6.Soru sorma hakkı: Ceza Muhakemesi Kanunun 201.maddesinde soru yöneltme ve usulü düzenlenmektedir. Buna göre ‘‘ Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.’’
7.Duruşmada hazır bulunma hakkı: Her sanık duruşmada hazır bulunma hakkına sahiptir. Duruşmada hazır bulunmayan eski hale iade talep edebilmektedir. Ancak sanık duruşmadan bağışık tutulmak istemişse bu haktan yararlanamaz. Eski hale getirme 198.maddede şu şekilde düzenlenmiştir:
‘‘Duruşma, sanık hazır bulunmaksızın yapılırsa, mahkemenin karar ve işlemlerinin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde, sürenin geçmesinden doğan sonuçları gidermek için sanık, kanunî nedenlere dayanarak, mahkemenin o karar ve işlemleri hakkında eski hâle getirme isteminde bulunabilir.
Ancak, sanık kendi istemi üzerine duruşmadan bağışık tutulmuş veya müdafii aracılığıyla temsil edilmek yetkisini kullanmış olursa artık eski hâle getirme isteminde bulunamaz.’’
4.SAVUNMA HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİ DURUMLAR VE BU KONU HAKKINDA YARGITAY KARARLARI
1.Sanığın son duruşmada hazır edilmemesi savunma hakkının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4475 Esas , 2021/20739 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar vermiştir :
‘‘Karar tarihinde başka suçtan ... E tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olduğu anlaşılan sanık ...’ın hükmün açıklandığı 19.04.2016 tarihli son oturumda hazır bulundurulmadan hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 196. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş,’’
Aynı yönde Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4897 Esas , 2021/20607 Karar sayılı kararı mevcuttur:
‘‘Sincan 1 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü bulunduğu anlaşılan sanık ...’un duruşmalardan vareste tutulma hakkının hatırlatılmadığı ve vareste tutulma konusunda bir beyanının olmaması karşısında, 5271 sayılı CMK'nın 193/1 ve 196/5. maddelerine aykırı olarak, son oturumda hazır bulundurulmadan yokluğunda yargılamaya devam edilip mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
2.Zorunlu müdafiliğin söz konusu olduğu durumlarda sanığa müdafi atanmaması savunma hakkının ihlal edilmesine neden olmaktadır. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/4645 Esas , 2021/20615 Karar sayılı dosyasında bu hususa değinilmiştir :
‘‘28.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasa ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h ve 143. maddelerinde öngörülen suçun gerektirdiği cezanın alt sınırı dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK’nın 150/3 ve 196/2. maddeleri uyarınca sanık ...’a zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek aynı Kanunun 188/1 ve 289/1-e maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş …’’
Aynı yönde Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/4903 Esas, 2021/20596 Karar sayılı dosyası mevcuttur:
‘‘28.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasa ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h ve 143. maddelerinde öngörülen hırsızlık suçunun gerektirdiği cezanın alt sınırı dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK’nın 150/3 ve 196/2. maddeleri uyarınca sanıklara zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek aynı Kanunun 188/1 ve 289/1-e maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
3.Mahkemece sanığın savunması alınmadan hakkında mahkumiyet hükmü kurulması savunma hakkının ihlaline yol açmaktadır. Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2017/6810 Esas , 2021/14527 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘Hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 22.09.2014 tarih ve 2014/81 sayılı iddianamesi ile uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan dava açılan sanığın CMK'nın 193 ve 195. maddelerine aykırı olarak savunması alınmadan mahkûmiyet hükmü kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
4.Sanığın duruşmadan haber edilmeksizin hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanması durumunda savunma hakkı ihlal edilmektedir. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/4492 Esas , 2021/20267 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘5271 sayılı CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün, aynı Kanun’un 231/11. maddesi gereği, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanabilmesi için; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesinde yer alan “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle sanığın bilinen en son adresi esas alınarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki (MERNİS) adresine tebligat çıkarılması ve duruşmalardan haberdar edilip, gelmediği takdirde yokluğunda yargılamaya devamla hüküm kurulması gerekirken, sanığın usulsüz tebligatla yargılama konusu suça ilişkin savunması tespit edilmeden hakkında hükmün açıklanması ile mahkumiyet kararı verilmek suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Correia de Matos/Portekiz, No: 48188/99, 15.11.2001; Foucher/Fransa, No: 22209/93, 18.03.1997, P.36) kararlarında belirtildiği üzere sanığa kendini savunma hakkının tanınmaması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve CMK’nın 193. maddesine muhalefet edilerek savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
5.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanması için sanığa duruşma gününün tebliği yeterli değildir. Yapılacak tebligatın sanığın gelmediği takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilerek hükmün açıklanacağına ilişkin ihtarının yer alması gerekmektedir. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2019/8786 Esas , 2021/30031 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘CMK'nın 231/11. maddesi uyarınca, sanık tarafından denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, duruşma açılmasını müteakip, sanığın gelmediği takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilerek hükmün açıklanacağına ilişkin ihtarı içeren meşruhatlı davetiye ile duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği gözetilmeden, talimat mahkemesince sanık ...'a gönderilen davetiyenin de açıklanan ihtarı içermemesi karşısında, yokluğunda hükmün açıklanmasına karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
6.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanabilmesi için sanığa meşruhatlı davetiyenin çıkarılmasının yanısıra duruşma açılarak karar verilmesi gerekmektedir. Dosya üzerinden karar verilmesi savunma hakkını ihlal etmektedir. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2021/4938 Esas , 2021/23236 Karar sayılı dosyasında DURUŞMA AÇILMAKSIZIN hükmün açıklanmasının savunma hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir :
‘‘Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra hükmün açıklanmasını gerektiren koşulların oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, duruşma açılarak sanığa meşruhatlı davetiye çıkarılarak duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği gözetilmeden, böyle bir tebligat yapılmadan ve duruşma açılmadan tensip zaptı ile dosya üzerinden yargılama yapılmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması, Yasaya aykırı…’’
7.Hükmün açıklanması kararının açıklanabilmesi için sanık aleyhine yapılan ihbarın da sanığa tebliğ edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde savunma hakkı ihlal edilmiş olur. Nitekim Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2019/7028 Esas , 2021/12427 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
Daha önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ve denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işleyen sanıkla ilgili olarak yapılan ihbar sonrası açılan duruşmada önceki hüküm açıklanmış ise de ; sanığın bilinen son adresine, ihbar yazısının örneği de eklenerek, dosyanın yeniden ele alındığı ve duruşmaya gelmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanacağı uyarısı da yazılarak duruşma tarihi ve saatiyle birlikte usulüne uygun olarak tebligat yapılmadan hüküm kurulmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
8.Sanığın Türkçe bilmemesi durumunda sanığa tercüman atanmaksızın sorgusunun yapılması savunma hakkını kısıtlamaktadır. Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2020/20155 Esas , 2021/14285 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘Yabancı uyruklu olan ve Türkçe bilmeyen sanığın, 14.12.2018 tarihli dilekçesi ile kendini ifade edemediğini ve savunma yapamadığını belirterek tercüman ile savunmasının alınmasını istediği, tercüman atanmaksızın sanığın mahkûmiyetine karar verildiği anlaşıldığından, meramını anlatacak derecede Türkçe bilmeyen sanığa tercüman atanmaksızın sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
9.İddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en az 1 haftalık sürenin bulunması gerektiğine ilişkin CMK 176/4 maddesine uyulmaksızın duruşmanın yapılması durumunda savunma hakkının ihlal edilmektedir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/6693 Esas , 2021/17804 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 tarihli ve 2011/1-157 Esas- 2011/223 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; iddianame sanığa tebliğ edilmeyerek iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında bir haftalık süre bulunması koşuluna uyulmaması ve 09.05.2014 tarihli duruşmada sanığa isnat edilen suçlama anlatıldıktan sonra bu eksikliğin giderilmesi için sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu da hatırlatılmayarak 5271 sayılı CMK'nun 176/4. ve 190/2. maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması…’’
10.Sanığın duruşma tarihinden önce dinlenmesi ve sanık dışındaki tarafların sanığın dinlenmesi sırasında hazır bulunmaması savunma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/1864 Esas , 2021/19744 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :
‘‘Duruşmanın 23/03/2016 tarihine bırakılmasına karar verildiği, ancak hakkında yakalama kararı verilen sanık ...’in duruşma gününden önce 22/02/2016 tarihinde hazır edilmesi üzerine savunmasının alındığı duruşma sırasında, 23/03/2016 olarak belirlenmiş duruşma gününden önce, sanık ... dışındaki tarafların duruşmadan haberdar edilmeden ve temini sağlanmadan 5271 sayılı CMK’nın 240/2. maddesine aykırı olacak şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle savunma savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiş…’’
Stajyer Avukat Sema Nur Deveci Ustundağ
Avukat Hüseyin Acar
Reşit Hukuk&Danuşmanlık