KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU

Anayasamızın 19.maddesinde mahkeme emri ya da kanundan kaynaklanmayan bir şekilde kişilerin hareket özgürlüğünün kısıtlanamayacağı düzenlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu da bu nedenle Türk Ceza Kanununun hürriyete karşı suçlar altında 109.maddesinde düzenlenmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda bu suç , diğer suçlarla birlikte karma yapıda düzenlenmişti.

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Bu suç tipinde kişilerin özgürce hareket etme hürriyeti , diğer bir ifadeyle kişilerin hareket serbestisi korumaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/494 Esas  ,  2021/41 Karar sayılı dosyasında bu husus şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘…Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir…’’

SUÇUN KONUSU

Bu suçun konusunu mağdurun serbestçe hareket etme özgürlüğü oluşturmaktadır. Zira fail tarafından gerçekleştirilen hareket , mağdurun serbestçe hareket etme özgürlüğüne yönelmekte  ve bu özgürlük kısıtlanmaktadır.

FAİL ve MAĞDUR

Bu suçun faili herkes olabilir. Kanunda bu suç özgü suç olarak düzenlenmemiştir. Ancak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle ya da kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle suçun işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle failin kamu görevlisi olması ve kanunda öngörülen şekilde suçun işlenmesi durumunda fail hakkında daha ağır cezaya hükmolunur.

Türk Ceza Kanununun tanımları düzenleyen 6.maddesine göre kamu görevlisi kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir.

Kamusal faaliyet 3 unsurdan oluşur:

1) Kamu-toplum adına yürütülen bir hizmetin bulunması gerekir . Hizmet tüm toplumu ilgilendirmelidir.

2) Hizmetin Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir “siyasal karara” dayalı olması gerekir .

3) Hizmetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Kamusal faaliyete katılmada ise dikkat edilecek husus, kişinin hizmete genel idare esaslarına göre (kamu hukuku usullerine göre) katılması sebebiyle kamu hukuku yükümlülüğü altında olmasıdır.

Kişiler ve yapılan iş bu özellikleri taşımadığı takdirde , o kişilerin kamu görevlisi sıfatıyla bu suçu işlemeleri söz konusu olamaz.

Kamusal faaliyetin yürütülmesi özel hukuk kişilerince üstlenilirse o kişiler kamu görevlisi sayılmaz.

Kamu görevlisi olmasa bile özel hükümler gereğince kamu görevlisi olarak cezalandırılan ya da kamu görevlisi hükümlerine tabi olan kişiler de bu suçun faili olabilirler. Kooperatif Kanununun 62.maddesine göre kooperatifin yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları  kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar. Özel Eğitim Kurumları Kanununun 9.maddesine göre kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler kamu görevlisi sayılırlar.

Suçla korunan hukuksal değerin sahibi olan mağdur ise özgürce hareket etme hürriyeti kısıtlanan kişidir. Bu suçun üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı ya da çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Burada failin yaptığı hareket mağdurdan kaynaklı olarak daha ağır ceza ile cezalandırılmaktadır.

MADDİ UNSUR

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu kişinin bir yere gitme veya bir yerde kalma hürriyetinden yoksun bırakılması suretiyle işlenmektedir. Bu hareketin nasıl ve ne şekilde yapılacağı kanunda düzenlenmediğinden bu suçun serbest hareketli bir suç olduğu söylenebilir .

Kişinin hürriyetinden yoksun bırakılması bir süre devam edeceğinden bu suç , mütemadi bir suçtur. Fail hareketini gerçekleştirdiği anda suç tamamlanmış olsa da mağdurun hürriyetinin kısıtlanması devam ettiği sürece suç devam etmekte  , sona ermemektedir. Suçun oluşma anı ise hakim tarafından takdir edilecek bir husus olup hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti dikkate  alınmalıdır.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu ihmali ya da icrai hareketle işlenebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma istek ve iradesi olmayan bir kişi bunu fark ettikten sonra kişiyi serbest bırakmakta ihmal gösterirse de bu suç ihmali hareketli işlenmiş olacaktır.

Bu suçun maddi unsuru Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/494 Esas  , 2021/41 Karar sayılı dosyasında şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘…Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Madde de sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak" tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yer, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesini yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olmasına gerek yoktur, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurların varlığı hâlinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez, mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun bitme zamanıdır, tamamlandıktan sonra kısa sürede bitirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığının, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.’’

NİTELİKLİ HAL

109.maddenin 3.fıkrasında bu suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Buna göre suçun ;

1. Silahla işlenmesi : Silah korkutucu bir etki yaratarak suç işlemeyi kolaylaştırdığından suçun silahla işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

2.Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi : Birden fazla kişinin bu suçu daha kolay işleyeceği göz önüne alındığında cezada artırım yapılması gerektiği kanun koyucu tarafından kabul edilmiştir.

3.Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi :  Burada failin kişiliğinden kaynaklanan bir nitelikli hal söz konusudur.

4.Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi : Burada failin kişiliğinden kaynaklanan bir nitelikli hal söz konusudur.

5.Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı işlenmesi : Burada mağdur kişiliğinden kaynaklanan bir nitelikli hal söz konusudur.

6.Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi : Burada mağdur kişiliğinden kaynaklanan bir nitelikli hal söz konusudur.

7. Kişinin fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanması : TCK 109/2 de düzenlenen bu hal diğerlerinden farklıdır. Kanunda suçun bu şekilde işlenmesi durumunda faile iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilmesini hükme bağlamıştır.  Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/3214 Esas  ,  2021/14825 Karar sayılı dosyasında mağdurun kolundan tutulmasını cebir kabul etmiş ve TCK 109/2 den cezaya hükmolunmasına karar vermiştir :

Sanık ve temyiz dışı diğer sanığın katılanı kolundan tutarak arabaya bindirdikleri, katılanı diğer sanık ...'ın evine götürmeleri karşısında, sanığın eyleminin TCK.nın 109/2. maddesi kapsamında cebir kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde aynı Kanunun 109/1.maddesi uyarınca hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini,

8. Suçun cinsel amaçla işlenmesi hali : TCK 109/5 te düzenlenen bu hal diğerlerinden farklıdır. Burada fail cinsel maksatlarla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmaktadır. Yani failin özel bir saiki bulunmaktadır. Bu durumda faile 109/1 ya da 190/2 den verilecek ceza verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ HAL

Bu suçun 4.fıkrasında neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal düzenlenmiştir . Buna göre bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Kaybın önemli olup olmadığı hakim tarafından takdir edilir.

MANEVİ UNSUR

Maddede kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ‘HUKUKA AYKIRI’ aykırı olarak işlenmesi suç olarak düzenlendiğinden bu suçun olası kastla işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu bu suçun oluşabilmesi için failde özel bir hukuka aykırılık bilincinin bulunmasını aramıştır . Bu nedenle suç kasten işlenebilir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/494 Esas  , 2021/41 Karar sayılı dosyasında bu suçun kasten işlenebileceğini ifade etmiştir :

‘‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır.’’

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/44 Esas  ,  2020/510 Karar sayılı dosyasında da bu husus şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun'un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. ‘’

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kanun koyucu , bu suçun oluşabilmesi için failde hukuka aykırılık bilincinin olmasını aramaktadır. Bu nedenle suçun oluşumu için failin kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmayı istemesinin yanında bir de hukuka aykırılık bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Hukuka aykırılık bilinci doktrinde bir görüşe göre kastın kapsamı içindedir. Yani tipikliğin içerisinde yer alır. Bu nedenle kanununun hukuka aykırılık bilinci aradığı hallerde suç olası kastla işlenemez. Diğer görüşe göre hukuka aykırılık kusurluluk içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle fiilin olası kastla işlenmesi mümkündür. Kanımca haksızlık bilinci kastın kapsamında yer almalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/631 Esas  ,  2016/349 Karar sayılı dosyasında hukuka aykırılık şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Esasen kural olarak, failin suç saydığı bir sonucu bilmesi, istemesi ve bu suretle harekette bulunması, kastın varlığı açısından yeterlidir. Ayrıca, sonucun yasaya veya hukuka aykırı olduğunu bilme şartı aranmaz. Ancak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu bakımından yasamız, eylemin ‘hukuka aykırı’ işlenmesini şart koştuğundan, failin bu şekilde hareket ettiğini bilmesini ve istemesini aramaktadır. Bu durumda, failin, işlediği fiilin hukuka aykırılık bilincine de sahip olması gerekmektedir.’’

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

1.Kanun hükmünü ifa : Tutuklama , yakalama gibi ceza muhakemesi işlemleri kanuna uygun yapıldığı takdirde bu kararı veren kişi kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan sorumlu olmaz. Ancak verilen karar hukuka aykırıysa hem kararı veren hem de uygulayan kişi bu suçtan sorumlu olur.

2.Amirin emrini ifa : Hukuka uygun verilen bir emrin yerine getirilmesi durumunda da kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu söz konusu olmaz. Ancak verilen emir hukuka aykırıysa hem emri veren hem de uygulayan kişi bu suçtan sorumlu olur.

3.İlgilinin rızası : Hürriyeti kısıtlanan kişinin fiile rıza göstermesi durumunda bu suç oluşmayacaktır. Ancak verilen rızanın bazı şartları taşıması gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011/230 Esas , 2011/273 Karar Sayılı dosyasında rızanın şartları şu şekilde belirlenmiştir : 

'' Gerek öğretide gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere ilgilinin rızasına dayalı hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gerekli koşullar şu şekilde sıralanabilir:

a) İlgili kişinin suç konusu üzerinde serbestçe tasarruf hakkı olmalıdır.

b) Rıza verilen hususlarda aydınlatılmış olmalıdır.

c) Rızayı serbest olarak özgürce açıklamalıdır.

d) Rıza baştan itibaren bulunmalı, eylemin gerçekleştirilmesinden önce veya en geç suçun işlendiği sırada açıklanmalıdır. Failin hareketini yapmasından sonra açıklanan rıza, artık rıza değil, bir icazet olacak ve eylemde hukuka uygunluk etkisi yaratmayacaktır.

e)İlgili kişi rızaya ehil olmalıdır.

İlgili kişinin rızaya ehil olmasından iki şeyi anlamak gerekir. Birincisi, rızayı normun koruduğu hukuksal yararın sahibi açıklamalıdır. Suç işlenseydi kim suçun pasif süjesi olacak idiyse, o kişi rıza beyanında bulunmalıdır. İkincisi de, bu kimse rıza açıklama yeteneğine sahip olmalıdır. Bu nedenle rıza beyanında bulunan kimsenin akıl ve ruh sağlığı yerinde olmalı, onun rızayı açıklama yeteneğini kaldıran bir durum bulunmamalıdır. Küçüklerin rızalarının geçerli olup olmadığının takdir edilebilmesi için de, rıza gösterdikleri konunun anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olup olmadıklarına bakılmalıdır. Yasanın bazı durumlarda yaş sınırları gözettiği de olmuştur.Bu koşullara göre uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki zemine oturtulabilmesi için, akıl ve ruh hastalıkları nedeniyle fiil ehliyeti bulunmayan 18 yaşından büyüklerin cinsel dokunulmazlıkları ile bir yerde kalma ve bir yere gitme özgürlüklerinin bulunup bulunmadığının, dolayısıyla da bu konudaki rızalarının geçerli olup olmadığının belirlenmesi zorunluluğu doğmaktadır. Bunun için de Medeni Yasaya başvurulması gerekmektedir.’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2021/4352 Esas  ,  2021/16162 Karar sayılı dosyasında rızanın varlığı kabul edilmiş ve fail hakkında beraat kararı verilmiştir :

‘‘Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; aralarında gönül ilişkisi bulunan sanık ve katılan ...’ün olay günü akşam saatlerinde buluştukları, beraber yemek yiyip alkol aldıkları, tüm bunların tanık olarak ifadesine başvurulan ...’ün beyanlarıyla da sabit olduğu, sonrasında sanığın katılanı annesi Müzeyyen’in ikametine davet ettiği, katılanın da beyanları ile teyit ettiği üzere, rızaen sanığın annesi Müzeyyen’in ikametine sanıkla beraber gittiği, akabinde katılan ...’ün telefonundan sanığın resmi eşi ...’e tehdit içerikli mesajlar gitmesi üzerine ...’in de yanlarına geldiği ve katılan ...’le tarafların adli muayene raporlarına da yansıdığı üzere birbirlerini darp ettikleri ve sonucunda ... tarafından polis ihbar hattının aranması üzerine kolluk güçlerinin hadiseye müdahale ettiği olay kapsamında, sanık ... ve katılan ... arasındaki ilişkinin boyutu, olay saati öncesinde sanıkla rızası dahilinde hareket edip yine rızası dahilinde gece saatlerinde sanığın annesi Müzeyyen’in ikametine gitmesi ve dosya kapsamında alınan tüm ifadeler birlikte değerlendirildiğinde sanığın mahkumiyetine gidilebilmesi için her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı …’’

4.Meşru müdafaa : Bu suç bakımından meşru müdafaanın hukuka uygunluk nedeni oluşturacağı kanaatindeyim . Failin kendisine zarar vermesini engellemek isteyen birinin faili bir odaya kapatması durumunda meşru müdafaanın şartları oluştuğundan fail hakkında beraat kararı verilmelidir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Failin icra hareketlerini elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda teşebbüs söz konusu olur. İcra hareketlerine başlanıp mağdurun hareket özgürlüğünün sınırlamaması durumunda teşebbüs söz konusu olur.

*İştirak : Bu suça her türlü iştirak mümkündür. Genel hükümler uygulanır.

*İçtima : Aynı suç işleme kararı  icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır.

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. Ancak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda her mağdur farklı bir suçun konusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle 43/2 uygulama alanı bulmaz . Nitekim Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/8338 Esas  ,  2021/16662 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar vermiştir :

‘‘Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun mağdur sayısınca gerçekleşeceği gözetilmeksizin, TCK’nın 43. maddesi gereğince değerlendirme yapılıp eksik ceza tayin edilmesi…’’

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun  2019/192 Esas  ,  2021/30 Karar sayılı dosyasında yağma suçu ile kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu arasındaki ilişki şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile yağma suçuna ilişkin maddeler birlikte değerlendirildiğinde, suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, bu iki suç yönüyle bileşik suçtan söz etmek mümkün değildir. Her iki suç yönüyle de önem arzeden tehdit ise cebirle birlikte yağma suçunda maddi unsur içinde yer alan fiil unsurunu oluşturmakta iken, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise nitelikli hallerden birini oluşturmaktadır.’’

109.maddenin 6.fıkrası gereği kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu nedenle burada fikri içtima hükümleri uygulanmayacaktır.

ETKİN PİŞMANLIK

Türk Ceza Kanununun 110.maddesine göre fail, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.  Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 2019/3343 Esas , 2021/16207 Karar sayılı dosyasında karşı oy yazısında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda etkin pişmanlık şu şekilde açıklanmıştır : 

"Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın maddelerinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için;                             

1-Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun tamamlanmış olması,

2- Failin mağduru soruşturmaya başlanılmadan serbest bırakılması,

3- Failin, mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması,

4- Failin, mağduru ''kendiliğinden'' serbest bırakılması,

5- Failin mağduru ''güvenliği bir yerde'' serbest bırakmış olması koşullarının tamamının birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2021/275 Esas , 2021/15288 Karar sayılı dosyasında etkin pişmanlık hükmü uygulanmıştır:

‘‘…’ın sevkindeki araçta bulunmadan polis merkezine yapıldığı bu suretle soruşturma başladıktan sonra sanıkların katılanı serbest bırakma iradesi gösterdikleri anlaşılmakla sanıklar hakkında tayin edilen cezalardan TCK’nın 110/1. maddesi gereğince indirim yapılmaması gerektiğinin gözetilmemesi, Yasaya aykırı…’’

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun cezası bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanılırsa, faile iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Bu nedenle suç , asliye ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir.

Tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

ÖZEL SORUŞTURMA USULÜ

Kamu görevlilerine karşı soruşturma açılabilmesi için özel bir soruşturma şartı vardır. Bu şart 4483 sayılı kanun gereği izindir. Bu kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için ilgili makamlardan izin alınması gerekmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda fail olan kamu görevlisi hakkında soruşturma açılabilmesi için de ilgili makamlardan izin alınması gerekmektedir.

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN BIRAKMA SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ?

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun cezası bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. 

Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2021/2974 Esas  ,  2021/16668 Karar sayılı dosyasında faile 3 yıl 4 ay hapis cezası verilmiştir :

‘‘Sanık ... hakkında TCK’nın 109/2-3-b maddeleri gereğince uygulama yapıldıktan sonra, TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapılırken sonuç hapis cezasının 3 yıl 4 ay hapis cezası yerine 2 yıl 8 ay hapis cezası olarak eksik tayin edilmesi…’’

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN BIRAKMA SUÇUNDAN CEZA ALAN BİR KİŞİ HAPSE GİRER Mİ ?

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Stajyer Avukat Sema Nur Deveci

Avukat Hüseyin Acar 

Reşit Hukuk & Danışmanlık