GÖZALTI KORUMA TEBDİRİ (CMK Madde 91)
Türk Ceza Hukukunda koruma tedbirlerinden en çok başvurulan tedbir olup gözaltı, bir kişinin suç şüphesi altında yakalandığı andan itibaren; eğer suçu işlediğine dair güçlü delil ve belirtiler mevcutsa Cumhuriyet Savcısı’nın kararıyla soruşturma süreci işlerken soruşturmanın yürüyüşü bakımından gerekli olması halinde hakim önüne çıkarılacağı ana kadar kolluk gözetimi altında tutulması, alıkonulması işlemidir. CMK Madde 91’e göre gözaltına almanın en büyük şartı bu koruma tedbirinin soruşturma yönünden zorunlu olması ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığıdır. Aksi halde ispat gücü düşük ve soyut delillere dayanılarak gözaltı kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.
GÖZALTINA ALMAYI GEREKTİREN HALLER
Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı v erebilmesi CMK madde 91/2’ye göre gözaltı tedbirinin soruşturma yönünden vazgeçilmez olması ve şüphelinin mevzubahis suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı gereklidir. Bu iki şartın bir arada bulunmadığı hallerde keyfi bir gözaltından bahsedebiliriz. Gözaltının soruşturmanın işleyişi açısından vazgeçilmez olması ile anlaşılması gereken kişi gözaltına alınmadığı takdirde soruşturmanın yürüyüşünün tehlikeye girmesi, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için öngörülen sürenin uzayacak olmasıdır.
Ancak şüphelinin kimlik bilgileri, adresi mevcut; kaçma veya delillerin kaybolması şüphesi mevcut değilse gözaltı koruma tedbirine hükmedilemeyecektir. Ancak şüpheli sayısının birden çok olduğu ve kaçma şüphelerinin de bulunduğu hallerde gözaltına alma işlemi de yapılabilecektir. “Yakalama ve gözaltı emri verilmezse soruşturmanın işleyişinin sekteye uğrayacağı” ana kriterdir.
Bir diğer kriter olan suçun işlendiğini gösterecek emarelerin varlığı ise şüphelinin suçu işlemiş olabileceğini ve en azından soruşturma evresinin başlamasını gerekli kılabilecek, suçu derin anlamda olmasa da genel hatlarıyla açıklayabilecek nitelikte delillerin bulunmasıdır.
GÖZALTI KARARRINI KİM VERİR?
Gözaltı kararını Cumhuriyet savcısı verir. Cumhuriyet savcısının gözaltı kararını kolluğa yazılı olarak vermesi esastır, gecikmesinde sakınca bulunan haller bu kuralın istisnası olup o hallerde kolluğa sözlü emir verebilir.
GÖALTI MÜDDETİ NE KADARDIR?
Gözaltı süresi, kişinin yakalandığı yere en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre dışında yakalama anından itibaren en fazla 24 saat olabilir. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.
YARGITAY 12. Ceza Dairesi 2011/20114 Esas 2012/12183 Karar sayılı kararında özetle mahkeme; “Kadıköy’de gözaltına alınmış şahsın, Kadıköy’e 1 saatlik mesafe uzakta bulunan Gebze’ye götürülerek Gebze Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi mümkünken; aynı gün bir sebepten gönderilememesi durumunda dahi bir sonraki gün gönderilmeyerek hakim karşısına çıkarılmaması, Ulusual Yargı Ağı üzerinden görüntülü olarak bile sorgulanmaya çalışılmamış olması yasal gözaltı süresine aykırılık teşkil etmektedir. Şahsın bu imkanlarla yargılamayı yapacak ceza mahkemesince tutuklanması veya serbest bırakılması mümkünken, şahıs açık yasal düzenlemeler ve emredici hükümlere gerektirici bir zorunlu hal mevcut olmamasına rağmen aykırı davranılmış, şahıs 12 gün cezaevinde tutulmuştur. Tüm bu nedenlerle tazminata hükmedilmesi gerektiğine..”dikkat çekmiştir.
Toplu işlenen suçlarda, delil toplamanın zorluğu veya şüpheli sayısının fazlalığı gibi nedenlerle Cumhuriyet savcısı, gözaltı süresini her seferinde bir günü aşmamak koşuluyla üç güne kadar yazılı olarak uzatma yetkisine sahiptir. Bu uzatma kararı, gözaltındaki kişiye derhal bildirilir.
Suçüstü halleriyle sınırlı olarak, aşağıda belirtilen suçlar kapsamında, mülki amirlerin belirlediği kolluk amirleri kişiyi gözaltına alma kararı verebilir. Bu süre, şiddet olaylarının kamu düzenini ciddi şekilde bozma riski taşıdığı toplumsal olaylar veya toplu işlenen suçlarda kırk sekiz saate, diğer durumlarda ise yirmi dört saate kadar uzatılabilir. Gözaltı nedeni ortadan kalktığında ya da işlemler tamamlandığında, en geç bu sürelerin sonunda, yapılan işlemler Cumhuriyet savcısına bildirilir ve savcının talimatlarına göre hareket edilir.
a) Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar.
b) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),
2. Kasten yaralama (madde 86, 87),
3. Cinsel saldırı (madde 102),
4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
5. Hırsızlık (madde 141, 142),
6. Yağma (madde 148, 149),
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),
9. Fuhuş (madde 227),
10. Kötü muamele (madde 232),
c) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar.
d) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar.
e) 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayanılarak ilan edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme.
f) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen suçlar.
GÖZALTI KARARINA İTİRAZ YOLU
Gözaltı işlemine veya süresinin uzatılması hakkında Cumhuriyet Savcısı’nın yazılı emrine karşı da bazı hukuki yollar mevcuttur. Bu durumda yakalanan kişi, şüphelinin müdafii veya kanuni temsilcisi, eşi veya birinci ya da ikinci derece hısımlığı sulh ceza hakimine başvurarak serbest bırakılmayı talep edebilir. Gözaltı koruma tedbiri kişinin hak ve özgürlükleriyle oldukça ilintili olduğundan, ceza muhakemesi düzenlemeleriyle itiraz ve salıverilme talebinde bulunma yetkisi hem şüpheli hem de şüphelinin sayılan yakınlarına olabildiğince sağlanmaya çalışılmıştır. Bu gibi bir salıverilme başvurusunda sulh ceza hakimi başvuruyu en geç 24 saat içinde sonuçlandırmak zorundadır.
CMK madde 91/5 uyarınca Sulh Ceza Hakimi gözaltına karşı itirazları evrak üzerinden inceledikten sonra gözaltı süresinin uzamasının yerindeliğine karar verdiği takdirde başvuruyu reddeder ve şüphelinin soruşturma evrakı ile derhal Cumhuriyet Savcısı önünde hazır hale getirilmesine karar verilir.
Önemli bir diğer husus ise gözaltı süresi bir kere dolduktan sonra sulh ceza hakiminin kararınca serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli başkaca delil dosyaya sunulmadıkça ve Cumhuriyet Savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedene dayanarak yakalama işlemi yapılamayacağıdır.
GÖZALTI KORUMA TEDBİRİNİN ÇOCUKLARA UYGULANMASI
Çocukların yaş küçüklüğü, gözaltına alınma koşullarının çocuklara özgü kurallarla düzenlenmesini gerektirir. Çocuklar için gözaltına alınma şartları şu şekildedir:
12 Yaşından Küçük Çocuklar: Suç işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış çocuklar ile 15 yaşını doldurmamış işitme ve konuşma engelli çocuklar suç nedeniyle gözaltına alınamaz ve bu amaçla herhangi bir işlem yapılamaz. Ancak kimlik veya suç tespiti amacıyla yakalanabilirler. Bu tespitin ardından derhal serbest bırakılırlar. Kimlik ve suç tespiti sonuçları, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından gerekli önleyici tedbirlerin alınabilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilir. (Yön. m.19).
12 Yaşından Büyük Çocuklar: 12 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını tamamlamamış çocuklar, suç nedeniyle yakalanabilir. Bu durumda, yakınlarına ve avukatlarına haber verilerek çocuklar hemen Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilir. Bu yaş grubundaki çocuklarla ilgili soruşturma doğrudan Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülür ve ilgili düzenlemeler doğrultusunda işlem yapılır. (Yön. m.19).
Gözaltı sürecinde çocuğun talebine bakılmaksızın avukat bulundurulması sağlanır; ebeveyn veya vasisi avukat seçebilir. Şüpheli çocuğun ifadesi alınırken mutlaka bir avukat hazır bulundurulur. Çocuğun yararına aykırı olmadığı sürece veya yasal bir engel bulunmadığı takdirde, ebeveyni ya da vasisi de ifade sırasında hazır bulunabilir. Çocuklar yetişkinlerden ayrı alanlarda tutulur.
Çocuğun kimliği ve suça ilişkin bilgiler gizli tutulur. Suçun mağduru çocuksa, suçüstü hâllerinde veya mağdurun şikâyetine bağlı olan durumlarda dahi, şüphelinin yakalanması ve soruşturma yapılması için ayrıca şikâyet şartı aranmaz.
Çocuklara kelepçe gibi kısıtlama araçları takılamaz. Ancak, kaçma riski veya çocuğun ya da başkalarının yaşamı veya fiziksel bütünlüğü tehlikeye girdiğinde, kolluk kuvvetleri gereken tedbirleri alabilir.
GÖZALTI SÜRESİNCE ŞÜPHELİNİN SAHİP OLDUĞU HAKLAR NELERDİR?
Şüphelinin yakınlarına haber verilmesini isteme hakkı, bir avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı, şüphelinin ne ile suçlandığını öğrenme hakkı ve haklarını öğrenme hakkı, doktor tarafından muayene edilme hakkı şüphelinin üzerine atılı suçla ilgili bilgi vermeme-susma hakkı, gözaltı işlemine karşı itiraz etme hakkı gibi gözaltı anından itibaren bilgilendirilmesi gereken önemli hakları mevcuttur.
Şüpheli veya sanık gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet Savcısı’nın emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir (CMK m.95/1). Gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir (CMK m.95/2).
GÖZALTI KARARI ADLİ SİCİL KAYDINA İŞLER Mİ?
Gözaltı kararı, adli sicil kaydına işlemez. Adli sicil kaydına mahkeme kararıyla kesinleşmiş tedbir ve cezalar işler. Gözaltı kararı bir koruma tedbiridir, yakalanan şüpheli henüz mahkeme huzurunda yargılanmadığından hakkında hüküm de sağlanmamıştır. Bu nedenle adli sicil kaydına işlemesi mümkün olmayacaktır.
HUKUKA AYKIRI GÖZALTI VE TAZMİNAT
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında suçun soruşturulması yahut kovuşturulması aşamalarında güvence altında olması gereken haklarına aykırı olarak haksız koruma tedbiriyle karşı karşıya kalan şahıslar kamu gücünden maddi ve manevi tazminat talep edebileceklerdir. Örneğin kişi kanuni azami süre içerisinde hakim önüne çıkarılmamış, müdafii talep ettiği halde sağlanmamış, yakınlarına bilgi verilmemişse; uğradığı bu hak kayıpları tazminat talebine dayanak oluşturacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.03.2007 tarih ve 2006/9-338 Esas, 2007/71 Karar sayılı içtihadında; T.C. Anayasası’nın 19. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ve 466 Sayılı Kanun’un 1/6. maddesindeki düzenlemeler dikkate alınarak, özgürlüğünden yoksun kalan davacının uğradığı zarar için hakkaniyet ve nesafet ilkelerine uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Bu amaçla bir tazminat CMK 142/1 uyarınca “kararın kesinleştiğinin davacıyla tebliğinden” itibaren 3 ay ve her halde kararın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılabilir. Uygulamada kesinleşme şerhli gerekçeli karar ilgiliye pek tebliğ edilmediğinden zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak ele alınması yerinde olacaktır.
Stj. Avukat Aycan Betül YILMAZ
Avukat Hüseyin ACAR