CORONA VİRÜSÜN ÖZEL OKULLAR VE ÖZEL YÜKSEKÖĞRETİM YURT SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ

CORONA VİRÜSÜN ÖZEL OKULLAR VE ÖZEL YÜKSEKÖĞRETİM YURT SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ

 

GENEL OLARAK

Covid-19 salgının toplumsal ekonomik ve hukuki boyutu ile ele alınması gereken birçok sorunu beraberinde getirdiği tartışmasız bir gerçektir. İşinde bulunduğumuz salgın döneminde salgının ölümcül ve yıkıcı etkileri sebebiyle alınan önlemler ve geniş kapsamlı sınırlamalar nedeniyle hukuk sistemlerinin olağanüstü kararlar vermesini gerektirecek çok sayıda sebebin bulunduğunu ve hukukçular için mevcut kanunlar çerçevesinde ortaya çıkacak uyuşmazlıklara çözüm üretme gayreti doğacaktır. Salgın sebebiyle alınan önemlerin ve uygulamaların, kamu hukuku ilke ve düzenlemeleri doğrultusunda incelenmesi gerekmesi yanında, özellikle sözleşmeler hukuku bakımından ele alınması gereken çok sayıda somut pratik ile karşı karşıya kalınabilecektir. Dolayısıyla, söz konusu küresel salgının oluşturabileceği etkileri, özel hukuk ve sözleşmelerin ifası kapsamında kısaca gözden geçirmenin uygun olacağından daha önceki yazılarımızda da bahsetmiştik.

Bilindiği üzere ülkemizde de covid-19 salgınını önlemek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim faaliyetine ara verilerek uzaktan eğitim uygulamalarına geçilmiş, keza aynı şekilde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından da Üniversitelerde devam etmekte olan eğitim öğretim faaliyetleri sonlandırılmıştır. Bu kararlar sonrasında bazı hukuki uyuşmazlıkların gündemde yer etmeye başladığı aşikârdır. Bilindiği üzere ülkemizde özel eğitim öğretim kurumları eğitim faaliyetlerinde önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde önceki yıllarda özel eğitim kurumlarında eğitim öğretim faaliyetlerini destekleyici uygulamalar da uygulandığı göz önünde bulundurulduğunda ülkemizde özel eğitim öğretim kurumlarının faaliyet alanlarının hayli geniş bir yelpazede seyrettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Covid-19 salgını sebebiyle meydana gelen değişikler sonrasında özel eğitim kurumları ve özel yurt faaliyeti gösteren işletmelerle düzenlenmiş olan sözleşmelerin akıbetinin ne olacağı soruları gündem yaratmakta ve son günlerde gündem de sıkça yer etmektedir. Bu yazımızda söz konusu sözleşmeler bakımından covid-19 salgını uygulanabilecek hukuki yaptırımlar ele alınmaya çalışılacaktır.

I.ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETİM KURUMLARIYLA DÜZENLENEN SÖZLEŞMELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Taraflar arasında akdedilecek olan bu tip sözleşmeler bakımından sözleşme serbestisi ilkesi söz konusudur. Dolayısıyla taraflar bu tip sözleşmeleri düzenlerken genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olmadığı müddetçe sözleşme hükümlerini diledikleri gibi düzenleyebileceklerdir. Taraflar arasında akdedilmiş olan bu tip sözleşmelerde olağanüstü bir durumun varlığı halinde eğitim öğretim faaliyetlerine ara verilmesi durumunda uygulanacak hükümlere yer verilmiş olabilir. Hangi hallerde tarafların sözleşmeden sorumlu olmayacağı, İfa imkânsızlık nedenleri sözleşmede tek tek sayılabilir. Örneğin, borçlunun beklenmeyen halden veya mücbir sebepten dahi sorumlu olacağı kararlaştırılabilir. Sözleşmede mücbir sebeplerin sınırlı sayıda belirtilmesi halinde “salgın hastalık” ibaresinin varlığının aranmasının da gerekli olacağı tarafımızca düşünülmektedir. Ancak uygulamada genellikle, sayılan mücbir sebep hallerinin sınırlı sayıda tutulmayarak “ve benzeri” gibi ibarelerle ucu açık bırakılmaktadır. Dolayısıyla sözleşmenin tüm hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi, salgın hastalığın mücbir sebep teşkil edip etmeyeceğinin sözleşmenin amacına ve konusuna göre yorumlanması gerekmektedir. Sözleşmede bu hususlara ilişkin düzenlemenin varlığı halinde uyuşmazlık da sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince belirlenen hükümler çerçevesinde çözüme kavuşturulacaktır.

Ancak sözleşmede mücbir sebep hükmüne yer verilmemesi ihtimalinde, sözleşmenin genel ilkelere göre sona erdirilmesi gündeme gelmektedir. Bu yönde daha önce yazmış olduğumuz Corona virüsün Kira sözleşmelerine olan etkisi adlı yazımızda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 136. Maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ifa imkânsızlığı, aşırı ifa güçlüğü, kısmi ifa imkânsızlığı gibi kavramlar detaylı olarak açıklanmıştır. Kira sözleşmeleri bakımından tarafımızca her ne kadar salgın sebebiyle sürekli bir imkânsızlık halinin söz konusu olmadığı ve bu sebeple ifa imkânsızlığı hükümlerinden faydalanmanın birçok kira sözleşmesi bakımından uygulama alanı bulamayacağı ancak her sözleşme için ayrı yarı değerlendirilerek şartların taşınması halinde bu hükümlerin uygulama alanı bulacağı söylenmişse de bu yazımızda ele almış olduğumuz sözleşmeler bakımından da ayrıca bir değerlendirme gerekmektedir.

Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi TBK md.136’da sürekli ve kalıcı İfa imkânsızlığı halinin mevcut olması durumunu düzenlemektedir. Ancak söz konusu salgın nedeniyle meydana gelen durum süreklilik arz etmeyip geçici bir İfa imkânsızlığı hali yaratmaktadır. Ancak hukukumuzda mevcut olan düzenlemeler kapsamında geçici İfa imkânsızlık haline ilişkin herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Yargıtay HGK aşağıdaki kararında geçici İfa imkânsızlığı “akde tahammül süresinin” somut olaya göre belirlenmesi kanaatindedir kararındadır.

Şüphesiz geçici imkânsızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir. Bu konudaki kural "ahde vefa=söze sadakat" ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkânsızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine "akde tahammül süresi" denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir.”. . (Yargıtay HGK. , 2010/15-193 E., 235 K., 28.04.2010 T.)

Somut olaya geldiğimiz özel eğitim öğretim kurumları ile daha önce imzalanmış olan sözleşmeler bakımından salgın sonrası eğitim kurumlarının faaliyetine bakanlıkça zorunlu olarak ara verilmiş olmasından dolayı mevcut tüm kurumlarda eğitim faaliyetleri durmuştur. Bilindiği üzere bu tip sözleşmeler taraflar arasında imzalanmış olan belirli süreli sözleşmelerdir. Burada eğitim kurumları Bakanlıkça belirlenen eğitim öğretim dönemini kapsayacak şekilde eğitim faaliyetini yürütme edimi yüklenmektedirler. Ayrıca her eğitim kurumu için geçerli olmamakla birlikte eğitim kurumlarının pek çoğu, eğitim öğretim faaliyetlerini yürütürken taşımacılık, öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanması gibi bazı yan edimler de üstlenmektedirler. Buna karşılık olarak da veliler veyahut öğrenciler,  taraflar arasında belirlenen miktarlarda ödeme borcu üstlenmektedir. Dolayısıyla veliler tarafından üstlenilen ödeme borcu eğitim kurumları tarafından üstlenilen yan edimlerden kaynaklı maliyeti de kapsamaktadır.

Ancak gelinen noktada eğitim kurumlarının neredeyse tamamına yakını uzaktan eğitim uygulamalarıyla eğitim faaliyetlerine online olarak devam etmeye başlamıştır. Ancak online eğitim ve normal eğitim uygulamaları arasında farklılıklar söz konusu olduğu gibi, eğitim kurumlarının yan edimleri yerine getirme yükümlülüğü kısıtlamalar ve tedbirler kapsamında ortadan kalkmış bulunmaktadır. Dolayısıyla bu noktada salgın nedeniyle meydana gelen imkânsızlığı her ne kadar geçici süreli de olsa bu tip sözleşmeler bakımından sözleşmeyle üstlenilen sürenin tamamını kapsayan bir hal aldığından geçici imkânsızlığın kalıcı bir imkânsızlık yarattığını kabul etmek yerinde olacaktır. Bu durumda Türk Borçlar Kanunu Madde 137 maddenin uygulama alanı bulmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz.  Tbk Md. 137 “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.” Madde bu şekilde düzenlenmiştir. Madde hükmünü somut olay bakımından el aldığımızda yukarıda belirttiğimiz gibi eğitim kurumlarının yan edim olarak üstlenmiş olduğu taşımacılık ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması borcun imkânsız hale geldiği ortadadır. Her ne kadar imkânsızlık olağanüstü sebeplerle her iki tarafında sorumlu tutulamayacağı sebeplerle meydana gelmişse de eğitim kurumlarının kapatılması sebebiyle eğitim veren kurumdan kaynaklı bir imkânsızlığın söz konusu olduğunu iddia etmek daha olasıdır. Öyleyse bu madde hükmünden yola çıkarak özel eğitim kurumları bakımından kısmi ifa imkânsızlığı hükümlerince iki seçenek söz konusu olabilecektir.

  1. Taraflarca bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden bilinseydi, taraflarca böyle bir sözleşme yapılması söz konusu olmayacaktıysa borcun tamamı sona erme ihtimali söz konusu olacaktır. Örn: Yalnızca eğitim öğretim faaliyeti üstlenen özel eğitim kurumları bakımından online eğitimle de yeterli verim alınamadığı durumlarda bu seçeneğin uygulama alanı bulması daha olasıdır. Nitekim söz konusu örnekte taraflar yalnızca eğitim öğretim faaliyeti yönünden bir sözleşme düzenlemiştir ancak salgın nedeniyle eğitim öğretim faaliyetlerine ara verilmesi sonrası artık veliler ve öğrenciler bakımından sözleşme amacı boşa çıkmıştır. Böyle bir durumda ifa imkânsızlığının, genişletilmek suretiyle TBK m.137’de ifa edildiği şekliyle, bu hükümden kıyasla sözleşmeden tüm borçların sona erdiği, buna bağlı olarak ilişkinin tümüyle hükümsüz hâle geldiği sonucuna ulaşılması yerinde olacaktır.
  2. Gündeme gelebilecek ikinci seçenek ise madde hükmünde “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir” ifadesinden ortaya çıkacaktır. Madde hükmünde de açıkça belirtildiği üzere bir taraf için borcun kısmi olarak kısmi imkânsızlaşırsa karşı tarafın bu kısmi ifaya razı olması durumunda edimini o oranda ifa edeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla burada yan edimler üstlenen özel eğitim kurumları bakımından meydana gelen kısmi ifa imkânsızlığı oranı göz önüne alınarak karşı tarafın edim ifa etmesi söz konusu olabilecektir.

Sonuç olarak Özel eğitim kurumları ile düzenlenen sözleşmeler bakımından TBK md: 136 ve devamı maddelerinin uygulama alanı bulabileceği ancak her sözleşme bakımından ayrı ayrı ele almanın zaruri olduğunu söylemekte fayda vardır. Söz konusu durumda uyarlama ve aşırı ifa güçlüğünden bahsetmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Nitekim söz konusu haller belirli süreli olmayan sözleşmelerde sürekli imkânsız hali söz konusuysa gündeme gelebilecektir. Mevcut şartlarda salgın sebebiyle alınan tedbirler eğitim öğretim faaliyetlerini sonlandırma noktasına gelmiştir. Sözleşmenin devamına ilişkin tüm süreyi kapsayıcı bir imkânsızlık söz konusu olduğundan bu noktada kalıcı bir imkânsız söz konusudur.

  1. ÖZEL YÜKSEKÖĞRENİM YURTLAR BAKIMINDAN

Yukarıda özel eğitim kurumları bakımından ele aldığımız sözleşmelerin bir benzeri de öğrenciler ve özel yükseköğrenim yurtları arasında akdedilmiş sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerin de belirli süreli olarak imzalandığı ve her sözleşme için sözleşme serbestisi ilkesi gereğince farklı düzenlemelerin mevcut olabileceği tartışmasızdır. Bu noktada yukarıda sözleşme hükümlerinde mücbir sebebin var olması halinde uygulanacak hükümler bakımından yapılan açıklamaların tamamının bu tip sözleşmeler için de geçerli olacağı söylenebilir.

Bu tip sözleşmelerin amacı ve tarafları bakımından ele alınarak ifa imkânsızlığı kavramının söz konusu olup olmayacağını tartışmakta yarar vardır. Bu nokta sözleşmenin taraflarına baktığımız bir tarafta öğrenciler diğer tarafta ise MEB’na bağlı olarak barınma faaliyeti yürütmekte olan Yüksek Öğrenim yurtları söz konusudur. Bu kapsam aslında taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin tamamının eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütülmekte olduğu süreyi kapsar şekilde düzenlenme amacı taşıdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Öyleyse ülke genelinde meydana gelen covid-19 salgını nedeniyle eğitim öğretim faaliyetinin sona ermesi sebebiyle söz konusu sözleşme bakımından bir imkânsızlık hali gündeme gelecektir.

Bu halde her ne kadar geçici bir imkânsızlık söz konusu ise de burada sözleşmenin süresi ve amacı dikkate alınarak, meydana gelen bu geçici durumun sözleşmeden beklenen menfaati tamamen ortadan kaldıracağı sonucuna ulaşılmaktadır, hal böyleyken sözleşmedeki borçların bu ifa imkânsızlığına bağlı olarak sona erdiği kabul edilebilir. Artık amaç ve süre bakımından ifaya menfaat kalmadığı açıktır. Bu hâlde, bunlardan imkânsızlığın sona ermesini beklemeleri aşırı ifa güçlüğüne dayalı uyarlama talep etmeleri beklenmemelidir. Bu tip sözleşmeler bakımından da ifa imkânsızlığının, genişletilmek suretiyle TBK m.137’de ifa edildiği şekliyle, bu hükümden kıyasla sözleşmeden tüm borçların sona erdiği, buna bağlı olarak ilişkinin tümüyle hükümsüz hâle gelmesi gerektiği öğrenciler bakımından kalan aylar için ücret ödeme yükümlülüğünün ortadan kalkacağını söylemek yerinde olacaktır.

  Av. Ferahnur CENGİZ ferahnurcengiz@resithukuk.com