ZİMMET SUÇU

ZİMMET SUÇU

ZİMMET SUÇU

Türk Ceza Kanununun Millete ve Devlete Karşı Suçlar başlıklı 4.Kısmının Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlıklı 1.bölümünde zimmet , irtikap , rüşvet gibi suçlar bulunmaktadır. Bu suçlar kamu görevlilerinin görevlerinden ötürü işledikleri suçlardandır. Bu suçlar Anayasanın 76.maddesinde yüz kızartıcı suçlar içerisinde sayılmıştır. 

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Kamu idaresinin düzenli ve düzgün işlemesindeki topluma ait menfaatler suçla korunan hukuksal değeri oluşturmaktadır. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2020/6665 Esas ,  2021/252 Karar sayılı dosyasında suçla korunan hukuksal değer konusunda şu ifadede bulunmuştur :

‘‘Türk hukuk doktrininde zimmet suçuyla korunan hukuki yararın “kamu idaresinin güvenilirliği olduğu kabul edilmiştir’’ 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/1111 Esas  ,  2019/638 Karar sayılı dosyasında suçla korunan hukuksal değer şu şekilde ifade edilmiştir : 

‘‘Zimmet suçu 'Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Suçlar' başlığında yer aldığı ve bu suç ile korunan hukuki yararın kamuya ait değerlerin, dürüst bir şekilde idare edilmesi ve kullanılmasını sağlamak olduğu…’’

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2012/22622 Esas  ,  2014/6781 Karar sayılı dosyasında kamu güvenini  şu şekilde açıklamıştır :

‘‘Öğretide çoğunluğun kabul ettiği görüşe göre, kamu güveni; hukuk düzeninin kanıt değerini tanıdığı şeylere, doğruluk ve gerçeklikleri konusunda duyulan ortak ve sürekli bir duygudur, inançtır. Gerçekten toplumsal yaşam, insanlar arasında çeşitli bağların yoğun bir ağını gerektirir. Hukuki, ekonomik, politik alanlarda ve bireylerin aralarında ördükleri ailesel dostça entelektüel ilişkilerle kurulan güven temel bir öğedir. Onun yokluğu toplumsal ortak yaşamı altüst eder, bireysel ve toplumsal çatışmaların tohumunu atar .’’

SUÇUN KONUSU

Zimmet suçunun konusunu kamu görevlisine görevi gereği verilen veya korumak ve gözetlemekle yükümlü olduğu mal oluşturur. Bu malın kamu malı ya da özel mal olmasının bir önemi yoktur. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2020/6665 Esas ,  2021/252 Karar sayılı dosyasında 5237 sayılı kanun ile meydana gelen değişiklik şu şekilde ifade edilmiştir :

‘‘01 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda, zimmet suçunun oluşması için failin kamu görevlisi olması ve malın bu görev nedeniyle teslim edilmiş olması yeterli olup, bu malın kamu malı olması zorunluluğu bulunmamaktadır.’’

Yargıtay’a göre kullanma zimmetine suçun konusunu malın kullanımından elde edilen yarar oluşturur. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/11502 Esas  ,  2018/7696 Karar sayılı dosyasında kullanma zimmetinde suç konusu şu şekilde açıklanmıştır :

"...maddenin üçüncü fıkrasında ise, "kullanma zimmeti" olarak da isimlendirilen suçun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi, suçun basit şekline göre daha az ceza verilmesini gerektiren hal olarak belirlenmiştir. Kullanma zimmetinde, suçun konusunu oluşturan mal, kullanılan şey ya da paranın kendisi olmayıp, kullanımdan elde edilen yarardan ibarettir.

Ancak doktrinde bizim de katıldığımız  görüşe göre kullanma zimmetinde de suçun konusu kamu görevlisine görevi gereği verilen veya korumak ve gözetlemekle yükümlü olduğu maldır. 

FAİL ve MAĞDUR

Bu suçta fail ancak kamu görevlisi olabilir. Türk Ceza Kanununun tanımları düzenleyen 6.maddesine göre kamu görevlisi kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. 

Kamusal faaliyet 3 unsurdan oluşur:

1) Kamu-toplum adına yürütülen bir hizmetin bulunması gerekir . Hizmet tüm toplumu ilgilendirmelidir. 

2) Hizmetin Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir “siyasal karara” dayalı olması gerekir .

3) Hizmetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 

Kamusal faaliyete katılmada ise dikkat edilecek husus, kişinin hizmete genel idare esaslarına göre (kamu hukuku usullerine göre) katılması sebebiyle kamu hukuku yükümlülüğü altında olmasıdır. 

Kişiler ve yapılan iş bu özellikleri taşımadığı takdirde , o kişilerin kamu görevlisi sıfatıyla bu suçu işlemeleri söz konusu olamaz. 

Kamusal faaliyetin yürütülmesi özel hukuk kişilerince üstlenilirse o kişiler kamu görevlisi sayılmaz. 

Kamu görevlisi olmasa bile özel hükümler gereğince kamu görevlisi olarak cezalandırılan ya da kamu görevlisi hükümlerine tabi olan kişiler de bu suçun faili olabilirler. Kooperatif Kanununun 62.maddesine göre kooperatifin yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları  kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar. Özel Eğitim Kurumları Kanununun 9.maddesine göre kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler kamu görevlisi sayılırlar. 

Suçun mağduru , suçla korunan hukuksal değerin sahibidir. Bu suçta mağdur tüm toplum olarak karşımıza çıkmaktadır. Hakları zedelenen kişiler ise suçtan zarar gören olarak karşımıza çıkmaktadır.  Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011/5-350 Esas  ,  2012/27 Karar sayılı dosyasında suçtan zarar gören parası zimmetine geçirilen kişi olarak kabul edilmiştir : 

Akharım Tarım Kredi Kooperatifi muhasebecisi olan sanık, kooperatife ait parayı farklı zamanlarda, bir suç işleme kararının icrası kapsamında zimmetine geçirmiş, zimmetin açığa çıkmasını önlemek amacıyla da resmi ve özel belgede sahtecilik suçunu gerçekleştirmiş olup, bu nedenle, suçtan zarar gören, parası zimmete geçirilen Tarım Kredi Kooperatifidir.

MADDİ UNSUR

Kanunda yasaklanan ve suç olarak düzenlenen hareket zimmete geçirmedir. Zimmete geçirme , zimmete konu eşya üzerinde malik gibi tasarrufta bulunmaktır.

Ayrıca fail zimmetine geçirdiği malı kabule yetkili olmalıdır. Aksi takdirde zimmet suçu oluşmaz. 

Fail bu suç tipinde , görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmektedir. Bu sayede kendisine ya da başkasına yarar sağlamaktadır.  Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/6254 Esas  ,  2019/6352 Karar sayılı dosyasında da bu husus ifade edilmiştir : 

‘’Zimmet suçunun kişinin kendisi ya da üçüncü kişi yararına işleyebileceği hususunda tereddüt bulunmadığı,’’

Failin sağladığı yarar , kamusal bir yararsa bu noktada zimmet suçu oluşmamaktadır.

NİTELİKLİ HAL

  1. Cezayı Ağırlatıcı Neden Olarak Nitelikli Hal

247.maddenin 2.fıkrasında nitelikli zimmet düzenlenmiştir. Buna göre suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi zimmet suçunun nitelikli halini oluşturur. 

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/4719 Esas ,  2016/6308 Karar sayılı dosyasında sahte belge düzenlemek nitelikli hal kapsamında değerlendirilmiştir : 

‘‘Sanığın, sahte belge düzenleme şeklinde, aldatıcı nitelikteki hileli davranışlarla zimmet suçunu işlediği anlaşılmasına karşın, hakkında TCK'nın 247/2. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik cezaya hükmolunması …’’

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/11502 Esas  ,  2018/7696 Karar sayılı dosyasında belgenin usulüne uygun düzenlenmesine karşın tanık beyanları gereği nitelikli hal kapsamında değerlendirilmiştir : 

‘‘Sanığın, kooperatif ortağı olan ...'ın usulüne uygun şekilde düzenlenen ve sahte olmayan tediye fişi ve kredi borç sözleşmesi uyarınca kendisine ...'ın oğlu ...'ın kooperatife olan borcundan düşülmesi şartıyla verilen 5.000 TL'yi veriliş amacı doğrultusunda ...'ın oğlu ...'un borcundan ya da ...'ın mevcut kredi borcundan düşmeyerek görevi gereği kendisine verilen parayı mal edinmesi şeklinde oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eyleminin, ilgilisinin beyanının alınması ve daire dışı inceleme sonucu ortaya çıkarılması nedeniyle hileli davranışlarla gerçekleştirdiğinden nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeden basit zimmet suçundan hüküm kurulması,’’

      2.  Cezayı Hafifletici Neden Olarak Nitelikli Hal

1.247.maddenin 3.fıkrasında düzenlenen kullanma zimmeti cezada hafifletici neden olarak düzenlenmiştir. 

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/11502 Esas  ,  2018/7696 Karar sayılı dosyasında kullanma zimmeti şu şekilde açıklanmıştır :

"...maddenin üçüncü fıkrasında ise, "kullanma zimmeti" olarak da isimlendirilen suçun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi, suçun basit şekline göre daha az ceza verilmesini gerektiren hal olarak belirlenmiştir. Kullanma zimmetinde, suçun konusunu oluşturan mal, kullanılan şey ya da paranın kendisi olmayıp, kullanımdan elde edilen yarardan ibarettir. Bu nedenle kullanma zimmetinde esas alınması gereken değer, malın kullanılması ile elde edilen yarardır." şeklindeki kabulünde olduğu üzere Dairemizin süregelen uygulamalarına göre de; failin görevi gereği yasal olarak kendisine tevdi edilen malı belli bir süre kullanıp hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden iade ettiği hallerde eylemin kullanma zimmeti olarak kabul edildiği, kullanma zimmetinde suçun konusunu geçici süreyle kullanılıp iade edilen paradan elde edilen nemanın oluşturması nedeniyle TCK’nın 248 ve 249. maddelerinde esas alınacak “nema miktarı”nın hesaplatılmasının gerektiği kabul edilmekte olup, mahkemece nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilip … ‘’

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/284 Esas  ,  2018/384 Karar sayılı dosyasında kullanma zimmeti suçunun nasıl tespit edileceğine yönelik şu kararı vermiştir : 

‘’Kullanma zimmeti yönünden uygulamada karşımıza çıkan en büyük zorluk, suç kastının tespitine ilişkindir. Zira 247. maddenin birinci ve ikinci fıkrasında düzenlenen basit veya nitelikli zimmet suçları ile kullanma zimmeti suçunu ayıran en önemli husus faildeki suç kastıdır. Zimmet suçuna yönelik olarak yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda, her bir somut olayda sanıkların savunmaları ile dosya içindeki deliller karşılaştırılarak sanıkların suç kasıtlarının iyi tespit edilmesi ve kastın mal edinme mi yoksa kullanıp iade etmek mi olduğunun araştırılması gerekir. Gerek yasa maddesinde gerekse madde gerekçesinde suçun oluşumu için 'iade niyetinin varlığı' vurgulanmış olup, failde bu niyetin var olup olmadığının tespiti ile suçun niteliğinin tayini mümkün olabilecektir.
Diğer bir ifade ile failin davranışları gözetilerek, kastının suç konusu mal üzerinde 'malikmiş gibi tasarrufta' bulunma mı, yoksa geçici bir süre kullandıktan sonra iade etmek kastıyla mı hareket ettiği, her bir somut olayın şartları, gerçekleşme biçimi ve dosya içerisindeki deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre, suçun hukuki niteliğinin belirlenmesi, aksi hâlde de 'kuşku sanığın lehinedir' (in dubio pro reo) yolundaki ceza hukukunun evrensel ilkesi uyarınca eylemin kullanma zimmeti olarak kabulü uygun olacaktır.
Kullanma zimmetinde, üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise suça konu mal veya paranın suçun öğrenilmesinden önce geri ödenmiş olması gerekip gerekmediğidir. Öğretideki bazı görüşlere göre, kullanma zimmeti suçunun oluşabilmesi için suçun konusunu oluşturan şeyin, suçun öğrenilmesinden önce ilgili kuruma iade edilmesi gerekir. Yani failin eyleminin öğrenilmesinden önce zimmet suçuna konu para veya malın kuruma iade edilmesi gerekir. Yüksek Yargıtay’ın genel uygulaması da kullanma zimmeti suçunun oluşabilmesi için, suça konu mal veya paranın suçun ortaya çıkmasından önce ilgili kuruma ödenmesi gerektiği yönündedir. Ancak, Yüksek Yargıtay’ın bu görüşünü genellemek bir çok haksızlığa yol açabilecek niteliktedir.’’

Yargıtay kullanma zimmeti suçunu tespit edebilmek için öncelikle failin kastına bakmaktadır. İkinci olarak malın , suçun öğrenilmesinden önce kuruma teslim edilip edilmediğidir. 

2.Malın değerinin az olması TCK 249 gereği cezayı hafifletici neden olarak düzenlenmiştir . Malın bedeli belirlenirken suçun işlendiği tarihteki “paranın satın alma gücü” ve “ekonomik koşullar” dikkate alınır. Zincirleme şekilde zimmet suçu işlendiği takdirde malın az olup olmadığı , toplam değere göre belirlenir.  

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2016/5801 Esas  ,  2016/8057 Karar sayılı dosyasında şu şekilde ifade edilmiştir : 

‘’Suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında, zimmete geçirildiği kabul edilen miktarın az değerde olduğu ve TCK'nın 249. maddesi uyarınca zimmet suçundan verilen cezadan indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi, ‘’

MANEVİ UNSUR

Zimmet suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu suçun olası kastla da işlenmesi mümkündür.  Ancak Yargıtay bazı kararlarında failin mal edinme kastıyla hareket etmesi gerektiğini aksi takdirde suçun oluşmayacağının kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/284 Esas  ,  2018/384 Karar sayılı dosyası buna örnektir:

‘‘…her bir somut olayda sanıkların savunmaları ile dosya içindeki deliller karşılaştırılarak sanıkların suç kasıtlarının iyi tespit edilmesi ve kastın mal edinme mi yoksa kullanıp iade etmek mi olduğunun araştırılması gerekir… ‘’

Yargıtay bu kararıyla failin mal edinme kastı varsa zimmet , iade etme kastı varsa kullanma zimmeti suçunun oluşacağını kabul etmiştir.

Kullanma zimmetinde ise gerek kanun gerekse Yargıtay iade etme maksadını aradığı için suçun oluşması bu özel kastın varlığına bağlıdır. 

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kanunda yer alan hareketin yapılmasıyla hukuka aykırılık kendiliğinden oluşur. Ancak bazı durumlarda fiili hukuka uygun hale getiren nedenler olabilir.

1.Müsamaha edilen zimmet : Bu gibi durumlarda fiilin toplumsal uygunluğu göz önüne alınarak faile ceza verilmez. Burada kamu görevlisi silgi, kağıt gibi küçük şeyleri kendi zimmetne geçirmesine karşın failde haksızlık bilinci yoktur. Bu nedenle suçun oluşmadığı kabul edilir.

2.Kanun hükmünü icra: Kanunda yer alan bazı maddeler gereğince kişi , kendisine devredilen malı yedinde tutmaya devam edebilir. 

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 166. maddesinin birinci fıkrasında ; "Avukat, müvekkili tarafından verilen veya onun namına aldığı malları, parayı ve diğer her türlü kıymetleri, avukatlık ücreti ve giderin ödenmesine kadar, kendi alacağı nispetinde elinde tutabilir" demek suretiyle avukatların kendisine verilen malı zimmetinde tutabileceği hükme bağlanmıştır.

3.Zorunluluk hali : Kamu görevlisi ,Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlediği fiillerden ceza almamaktadır.

ETKİN PİŞMANLIK

TCK 248 de zimmet suçu açısından etkin pişmanlık düzenlenmiştir. Bu maddeye göre pişmanlığın gösterildiği zaman verilecek ceza açısından önem taşımaktadır . Pişmanlığın ;

1.Soruşturma başlamadan önce gerçekleştirilmesi : Soruşturma başlamadan önce zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. 

2.Kovuşturma başlamadan önce gerçekleştirilmesi : Kovuşturma başlamadan önce gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. 

3.Hükümden önce gerçekleştirilmesi : Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Zimmet konusu mal , kamu görevlisinin hakimiyet alanına girdiği anda suç oluşur. İcra hareketlerinin başlamasından sonra fail , elinde olmayan sebeplerle malı hakimiyet alanına geçiremediği durumda teşebbüs söz konusu olur.

*İştirak :  Bu suç özgü suç olduğundan kamu görevlisi olmayan başka kişiler azmettiren ya da yardım eden olarak karşımıza çıkabilirler.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun  2017/524 Esas , 2020/391 Karar sayılı dosyasında zimmet suçuna iştirak şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Ancak belli sıfata sahip olan kişilerce işlenebilen suçlara özgü suç denmektedir. Örneğin, zimmet ve rüşvet gibi suçlar ancak kamu görevlisi sıfatına haiz kişilerce işlenebileceğinden özgü suç niteliğindedir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına 'şerik' denilmekte olup 5237 sayılı TCK’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olabilecektir.’’

*İçtima : Aynı suç işleme kararı  icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır. Kanunda mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır denilmek suretiyle mağduru toplum olan suçlar bakımından da müteselsil suç hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir. 

 Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. Kanunda mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır denilmek suretiyle mağduru toplum olan suçlar bakımından da müteselsil suç hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bankacılık zimmeti ile zimmet suçu arasındaki ilişki Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/1122 Esas , 2020/381 Karar sayılı dosyasında suç şekilde açıklanmıştır : 

‘‘5237 sayılı Kanun'da zimmet suçunu düzenleyen 247. madde hükmü genel norm niteliğinde iken 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160. maddesinde düzenlenmiş olan zimmet suçu özel norm niteliği taşıdığından, Bankacılık Kanunu kapsamındaki bir banka görevlisinin zimmet suçunu işlemesi durumunda özel normun önceliği ilkesi gereğince 5237 sayılı TCK'nın 247. maddesi değil Bankacılık Kanunu’nun ilgili hükmü uygulanmalıdır.’’

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Zimmet suçu ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç tipidir. Zimmet suçunda fail kamu görevlisi beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Zimmet suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle resen soruşturulur. 

  • Özel soruşturma usulü

Kamu görevlilerine karşı soruşturma açılabilmesi için özel bir soruşturma şartı vardır. Bu şart 4483 sayılı kanun gereği izindir. Bu kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için ilgili makamlardan izin alınması gerekmektedir. Ancak 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17.maddesinde özel bir düzenleme daha bulunmaktadır. Buna göre ‘’ Bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.’’

Bu suçlardan dolayı yapılacak ihbar doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığına yapılır. Bu durumda Cumhuriyet Savcısı doğrudan soruşturmaya başlayabilir. Ayrıca Cumhuriyet Savcısının yetkili amirine ve 3628 sayılı kanunun 8.maddesinde yer alan mercilere haber vermek zorundadır. Akabinde Cumhuriyet Savcısı soruşturmaya başladığında ihbarı doğrulayan emareler bulduğu takdirde şüpheliden, haksız edinilen malın kaçırıldığı yolunda delil ve emare elde edildiği takdirde şüphelinin ikinci dereceye kadar kan ve sıhri hısımları ile gelini ve damadından mal bildiriminde bulunmalarını ister. 

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/11502 Esas  ,  2018/7696 Karar sayılı dosyasında zimmet suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olup sonrasında tekrar zimmet suçu işlendiğinde ÖNCEKİ DOSYA AÇISINDAN AÇIKLANMIŞ BİR KARAR BULUNMADIĞINDAN teselsül hükümlerini uygulamamıştır : 

‘’…sanığın mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilen eylemlerin sübutu halinde zimmet suçu olarak kabul edilip mahkumiyet kararı verilen eylemin de teselsülü niteliğinde zincirleme biçimde nitelikli kullanma zimmeti suçunu oluşturabileceği, ancak bu eylemlere ilişkin yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi sebebiyle hükmün henüz hukuken varlık kazanmamış olması karşısında, temyize konu davanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan kararlara ilişkin dava ile bu aşamada birleştirilmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu cezanın bu aşamada zimmet suçundan kurulan cezanın teselsülü niteliğinde kabul edilmesine imkan bulunmaması karşısında, Ceza Genel Kurulunun 17/01/2017 gün ve 2013/5-438; 2017/16 sayılı kararında da işaret edildiği üzere açıklanması geri bırakılan hükmün ileride açıklanarak hukuken varlık kazanması halinde, davalara konu eylemler arasında zincirleme suç hükümleri bakımından mahkemece değerlendirme yapılması olanaklı kabul edilmiş, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.’’

ZİMMET SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ? 

Zimmet suçunda karşı karşıya kalınan ceza miktarı oldukça fazladır. BU NEDENLE HAKKINIZDA BU SUÇLARDAN YAPILACAK TÜM İŞLEMLER MÜDAFİ HUZURUNDA YAPILMALIDIR. Kanunda zimmet suçunun cezası beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. 

ZİMMET SUÇUNDAN CEZA ALAN BİR KİŞİ HAPSE GİRER Mİ ? 

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Avukat Hüseyin ACAR

Stajyer Avukat Sema Nur DEVECİ

Reşit Hukuk & Danışmanlık Bürosu