Hizmet Tespiti davaları bir kamu hukuku ilişkisine dayanır. Bu nedenle hakim tarafların kanıt ve beyanlarıyla yetinmez, kendiliğinden araştırma yapabilir, başka deliller toplayabilir.
Bu dava nitelik itibariyle bir Olumlu Tespit Davasıdır. Davacı, sigortalı hizmetlerinin tespitini isteyerek, alacağı ilamı gerekli işlemleri yapması için ileride SGK’ya bildirecektir.
Görevli Mahkemeler “İş Mahkemeleri” iken, yetkili mahkemeler ise, ancak HMK’a göre tespit edilmektedir. HMK’a göre ise dava konusu işlemi yapan SGK şubesinin bulunduğu yer mahkemesi özel yetkildir.
5510 Sayılı Kanun’da bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda genelde Yargıtay içtihatlarına göre karar verilmektedir. Yargıtay, bu konuda SGK’ yı “Yasal Hasım” olarak nitelemektedir. Burada 6552 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda SGK’ya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Bu başvurusu ise yazılı olarak yapılmalıdır. 60 gün içerisinde SGK nın cevap vermemesi halinde başvuru reddolunmuş sayılacaktır.
İşveren aleyhine açılan bu dava kuruma re’sen ihbar edilir ve SGK davaya Fer’i Müdahil olarak katılır. Fer’i Müdahil olmanın getirdiği yetkilerden birisi olmamasına rağmen sadece SGK’ya tanınan özel yetki gereği davaya yanında katılınan taraf kanun yoluna başvurmasa bile Fer’i Müdahil başvurabilir. Dava açma Hak Düşürücü sürelerde 60 günlük başvuru süreleri ise dikkate alınmaz. (HMK 66-69)
SGK’nın hukuken davanın tarafı olmaması neticesinde davayı kaybetmesi halinde SGK aleyhine yargılama giderleri ve Vekalet ücretlerine hüküm edilemeyecektir. Fakat ihtilafın kaynağı örneğin Sigortalılığın iptal edilmesi halinde SGK davanın tarafı durumuna gelecektir.
5510 Sayılı SSGSSK’nın 86. Maddesinin 8. Fıkrasında “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda söz konusu olan “Kaçak Sigortalı Çalıştırmak” olacaktır.
Yukarıdaki maddeye göre dava açma süresi 5 YILDIR. Bu beş yıllık sürenin başlangıç tarihi ise, son sigortalılık senesinin sonunda itibarendir. Bu süreler Yargıtay kararlarına göre kamu yararından olduğundan zaman aşımı olarak değil Hak düşürücü süreler olarak kabule edilecektir. Buna göre işçinin tekrar eski işverenin yanında çalışmaya başlaması halinde dava açma süreleri kesilmeyecektir.
Fakat bu dava açma sürelerini kesen istisnai durumlar mevcuttur. Bunlardan birisi, işveren tarafından işçinin işe girdiğini bildirir İşe Giriş Bildirgesi’nin SGK’ ya verilmiş olmasıdır. Örneğin, 05.05.1966-05.05.1980 tarihleri arasında bir işverenin emrinde çalışan ancak kendisi için işe giriş bildirgesi 05.05.1974 tarihinde verilen sigortalı, 05.05.1974 tarihinden 05.05.1980 tarihine kadarki dönemin tespitini dava açma süresine bağlı kalmadan her zaman isteyebilecek, bundan önceki çalışma sürelerine ilişkin dava açma süreleri geçmiş olacaktır.
Bu hususlar dava dilekçesinde açık bir şekilde belirtilmiş olmasa da, prime esas kazançlarının ve prim ödeme gün sayılarının tespiti talebini de içerir. Bu davada Mahkemeler tarafından SSGSSK m 86 da işveren tarafından SGK’ya verilmesi gereken belgelerin verilip verilmediği araştırılacak, hukuki yarar yokluğunun olup olmadığı tespit edilecek, lehtarın sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı araştırılacaktır.
Fiili çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilir. Bu davalarda son derece titiz davranılmalı hüküm için sadece Tanık deliline dayanılmamalıdır. Tanık beyanları ayrıca somut olgulara dayanmalıdır. Yazılı belgenin aksi ancak eşdeğer bir yazılı belge ile ispat edilebilir, dolayısıyla tanıkla ispat edilemez. Ücret olgusu ise her türlü delille ispat edilemez. Ücret sınırı HMK daki sınırı aşıyorsa muhakkak yazılı delille ispat edilmelidir. Uygulamada işçilik alacağı davalarından farklı olarak çalışıldığı iddia olunan işyerinin haricinde komşu işyerlerinde çalışan işçilerin de tanıklığına başvurulmakta ve büyük oranda kabul görmektedir.