YARGITAY KARARLARI BAĞLAMINDA AKREDİTİF SÖZLEŞMESİ
Akreditif işlemine ilişkin hukuki tanımın anlaşılabilmesi maksadıyla evleviyetle akreditifin pratikte nasıl uygulandığının ve tarafların rollerinin izah edilmesi yerinde olacaktır.
2.1- Akreditif İşleminin İşleyişi
Akreditif, uluslararası nitelikli bir satış sözleşmesi kapsamında satış bedelinin güvence altına alınması için bir banka teminatı talep eden satıcının (ihracatçı) talebi doğrultusunda akreditif satış sözleşmesine bir kloz olarak eklenir ve ödeme yöntemi olarak yer alır. Akreditif sözleşmesinin belgeye dayalı bir işlem olması, bir diğer deyişle satıcının da sözleşmeye konu malları yüklediğine ilişkin belgeleri sunması halinde satıcıya ödemenin yapılması sebebiyle akreditif sözleşmesinde belgelerin açıkça belirlenmesi sözleşmenin önemli bir unsurudur. Akreditifin şartlarının belirlenmesi neticesinde alıcı olan ithalatçının kendi ülkesindeki bir bankaya kendisi adına bir akreditif açılması talimatını vermesi üzerine amir banka olarak adlandırılan bu banka satıcının farklı bir ülkede mukim olmasından bahisle satıcı/ihracatçının ülkesindeki bir banka ile iletişime geçerek akreditifin satıcı yönünden yerine getirilmesi gereken yükümlerini organize etmesini ister. İhracatçının ülkesindeki banka (muhabir banka) satıcının bankası olabileceği gibi başka bir danışman banka da olabilir. Danışman bankaya verilen yetkinin kapsamına göre danışman banka; ihbar bankası, teyit bankası veya ödeme bankası olarak isimlendirilir. Danışman banka ihracatçıyı ilgili satım sözleşmesinden dolayı bir akreditif hesabı açıldığı, bu kapsamda akreditif bankasının tayiniyle muhabir banka görevini üstlendiği ve ihracatçının malları göndermesi halinde belgeleri kendisine teslim etmesi konularında bilgilendirir. Satıcı satış bedelinin bir banka güvencesi ile teminat aldığını akreditif organizasyonu içerisinde öğrenmesinin akabinde malları yükler ve malları gönderdiğine ilişkin belgeleri danışman/muhabir bankaya ibraz eder. Belgelerin kontrolünü sağlayan muhabir banka yetkisine göre belgeleri ya amir banka olan akreditif bankasına gönderir yahut ödeme yapma yetkisi varsa satıcıya ödemeyi yaparak işlemi sonlandırır.
2.2- Akreditif Sözleşmesinde Taraflar
UCP 600 metni akreditif sözleşmesinin taraflarına ilişkin genel bir hüküm ortaya koymuştur. Bu ilişki en az üç taraflı olmakla birlikte amir bankanın satıcının ülkesinde bir muhabir banka tayin etmesi nedeniyle çoğunlukla dört taraflı bir hukuki ilişki ile karşılaşılmaktadır. Böylece akreditif ilişkisinde ihracatçı, ithalatçı, amir banka ve muhabir/danışman banka olmak üzere dört taraf bulunur. İleride daha detaylı açıklanacağı üzere satım sözleşmesi ile akreditif sözleşmesi birbirinden bağımsız sözleşmeler olduğundan akreditif işleminde taraf olarak adlandırılan herkes arasında doğrudan doğruya bir sözleşmesel ilişki bulunmamaktadır. UCP’de değinildiği üzere akreditif bankası ile lehtar olan satıcı arasındaki ilişkide akreditif bankası amir olan satıcı ile arasındaki ilişkiden kaynaklanan şahsi defilerini lehtara karşı ileri süremeyecektir.
2.3- Akreditif Sözleşmesinin Hukuki Tanımı
Akreditif, bankanın alıcının talimatı üzerine akreditif sözleşmesinde belirtilen koşulların tam olarak gerçekleşmesi halinde satıcıya kararlaştırılan bedelin ödenmesidir. Daha kapsamlı bir tanımda ise akreditif; akreditif amiri olarak adlandırılan alıcının verdiği talimat çerçevesinde, genellikle bir banka olan muhatabın, akreditif açtıran ithalatçının ad ve hesabına satıma konu malların bedelini ödeme yetkisini; buna mukabil lehtar olarak tanımlanan ihracatçı veya onun yetkilendirdiği kişinin de öngörülen belgeleri ibraz etmesi karşılığında ödemeyi talep etme yetkisini kazandığı bir ilişkidir. Yargıtay’ın ise akreditife ilişkin ayrıntılı hukuki nitelendirmeler ortaya koyduğu bir kararında ise “... mal satın almış bir kimsenin, bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı tarafından ibrazı karşılığında, bu satıcıya satış parasını ödemesini hedef tutan bir akittir...” şeklinde tanımlanmıştır. Görece yakın tarihli bir kararda ise Genel Kurul akreditif sözleşmelerini; “Genel olarak uluslararası ticarette mal bedelinin ödenmesine ilişkin olan akreditif; mal satın alan bir kimsenin, bir banka ile yaptığı anlaşma çerçevesinde, o bankanın belirli belgelerin satıcı tarafından ibrazı karşılığında, satıcıya satış parasını ödemesini amaçlayan bir sözleşme türüdür.” olarak tanımlamıştır. Akreditif işleminin işleyişinde tanımsal bir tartışma bulunmayıp hukuki niteliği konusunda doktrinde ihtilaflar bulunduğundan tanımlar genel olarak birbirleri ile aynı unsurları ele almaktadır.
2.4- Akreditif Sözleşmesinin Fonksiyonları
Akreditif sözleşmesi içerisinde barındırdığı ve temas ettiği her bir hukuki ilişki yönünden farklı fonksiyonlar ihtiva etmektedir. İlgili fonksiyonlar farklı taraflar için menfaat sağlayıp akreditif sözleşmesi yapma yönünde motivasyon oluştururlar.
2.4.1- Ödeme Fonksiyonu
Akreditif amirinin talebi temelde bir ödeme talimatı içerdiğinden ve akreditifin bir ifa yöntemi olduğundan yukarıda bahsedilmişti. Borçlunun borcunu şahsen ifa etmesinde alacaklının özel bir menfaati bulunmadıkça borçlunun borcunu 3.kişiler aracılığıyla ifa etmesi kabildir. Akreditif çek ve ciro gibi kambiyo işlemlerine benzeyen, gayrinakdi bir ödeme usulü olarak karşımıza çıktığından bu ödeme yönteminde borç, borçlu tarafından değil, temel ilişkiye göre üçüncü kişi olan banka aracılığıyla ödenir. Yani alıcı olan akreditif amirinin akreditif bankasına vermiş olduğu ödeme talimatının hukuki niteliği ne olursa olsun bu ilişki bir borcun ödenmesine ilişkin olduğundan akreditif sözleşmesinin ödeme fonksiyonu en belirgin fonksiyondur.
2.4.2- Teminat Fonksiyonu
Dış ticaretteki risklere ilişkin yukarıdaki bölümlerde yapılan açıklamalara değinerek akreditiftin bu riskleri taraflar arasında dengeli bir şekilde paylaştırdığını, bunun da riskin kendi alanından ayrıldığı taraf için teminat oluşturduğunu belirtmek gerekir. Akreditifte satıcının satış bedeli alacağının ancak sözleşmede belirtilen belgeleri tam ve doğru olarak bankaya ibraz etmesi halinde ödeneceğinden bahisle akreditifin hem ihracatçı hem de ithalatçı açısından teminat işlevini yerine getirdiği kabul edilir. Akreditifte satıcı olan lehtar, akreditifin açılması ile birlikte amir banka tarafından verilen bağımsız bir teminata sahip olmaktadır. Yargıtay da akreditifin teminat fonksiyonuna vurgu yaparak “Akreditif ve özellikle belgeli akreditif, ayrı ülkelerde bulunan ve kambiyo (döviz), ithalat, ihracat konularında değişik rejimlere tabi olan ihracatçı ve ithalatçı arasındaki ilişkilerin güven içinde yürüyüp sonuçlanmasını sağlar.” ifadelerine yer vermiştir.
2.4.3- Kredi Fonksiyonu
Her ne kadar bu makalede akreditifin açılış şekli alıcının kendi hesabındaki paranın ödenmesi talimatına dayalı şekilde ele alınsa da akreditif amiri olan alıcı, bankadan akreditifin kendisine bir kredi verilerek açılmasını da talep edebilir. Amir banka akreditif talebini kabul ettiği takdirde, müşterisi olan ithalatçı ile akreditif sözleşmesinden tamamen bağımsız nitelikte bir genel kredi sözleşmesi imzalamaktadır. Ödemesi ertelenmiş akreditifler de akreditif amirine kredi olanağı tanımakta olup bu koşulda ithalatçı, ödemeyi daha ileri bir tarihte gerçekleştirir.
2.5- Akreditifin Çeşitleri
Akreditif, ticari işlem yaşamında alıcı ve satıcının işlemlerini kolaylaştırmak amacıyla uygulamanın içinde tasarlanan bir işlem olduğundan ve sözleşme serbestisi ilkesi gereği tarafların sözleşmenin ifası ve koşulları hususlarında serbestçe tasarrufta bulunabilmelerinin sağladığı muhtariyetten dolayı akreditif de tarafların maksatlarına cevap verebilecek şekilde farklı türlerde dizayn edilmiştir. Başlıca akreditif çeşitleri şunlardır:
Tarafların ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilen bu akreditif türlerinin her biri ayrıca bir makale konusu oluşturacağından burada her bir çeşitten bahsetmek mümkün olamayacaktır. Bu nedenle belgeli akreditifte en sık görülen akreditif çeşitlerinin genel hatları ortaya konulmakla yetinilecektir.
2.5.1- Dönülebilir Akreditif
Akreditifin teminat fonksiyonu akreditifin genel mantığını idrak etmek açısından anahtar kavram rolündedir. Satıcı alıcıdan akreditif yöntemi ile ödeme talep ettiğinde akreditifin içerdiği ödeme talimatı ile amir bankanın satıcının doğru belgeleri ibrazı halinde asli borçlu gibi borçtan sorumlu hale gelmesi akreditifin satıcı perspektifinden teminatına örnektir. Bundan hareketle borçtan bağımsız şekilde sorumlu hale gelen bankanın akreditiften dönebilmesi halinde teminat işlevi devre dışı kalacağından dönülebilir akreditifler akreditif açısından istisna teşkil eder. “Dönülebilir akreditifler, amir veya amir banka tarafından lehtara önceden haber verilmeksizin değiştirilebilen veya iptal edilebilen akreditiflerdir.”(Erdemol, 2017, s.499) Dönülebilir akreditiflerin hizmet ettiği gaye ise sürekli edimli sözleşmelerde yahut kısım kısım yapılan sevkiyatlarda gönderilen malların sözleşmeye aykırılık oluşturduğu hallerde alıcının korunması amacını taşır. Satış bedeli ödenene kadar dönme mümkündür ancak satış bedeli ödendikten sonraki dönme geçerli olamayacaktır. UCP 500 ve UCP 600 arasındaki en belirgin farklardan biri, UCP 600’ün dönülebilir akreditife yer vermemesidir. Akreditif açısından dönülebilir olmanın istisnai olması sebebiyle dönülebilir akreditifin söz konusu olabilmesi için tarafların açıkça UCP 600 yerine UCP 500’e atıf yapmaları gerekir.
2.5.2- Dönülemez Akreditif
Dönülemez akreditifte, lehtar olan ihracatçının bankaya ibraz ettiği belgelerin kararlaştırıldığı şekillere uygun olması halinde akreditif bankası bedeli ödemekle yükümlüdür ve bunu değiştirmek ya da sözleşmeden caymak hakkına sahip değildir. Dönülemez akreditifin teyitli ve teyitsiz olmak üzere iki çeşidi mevcuttur. Akreditifin teyitli olması lehtara bir teminat daha kazandırır. Her ne kadar akreditif bankası dönülemez akreditifte asli bir borç yükümü altına girerek satıcı açısından teminat oluştursa da satıcı bilmediği bir ülkenin bankasının güvenilirliği hususunda emin olamayabilir. Gerçekten de amir bankanın da borcu ifa etmemesi halinde satıcının başka bir ülkede haklarını arayabilmesi hayli güç olacaktır. Bu ihtimale binaen satıcının teyitli akreditif talep etmesi halinde akreditif ilişkisine bir banka daha dahil olur. Böylece akreditif bankasının yanında ihbar bankasının ya da bir başka bankanın teyidinin alınması lehtar bakımından ek bir teminat oluşturur. Teyidin verilmesi ile muhabir banka lehtara karşı, kapsamı ve unsurları amir bankanın sorumluluğu ile aynı ancak akreditif sözleşmesinden bağımsız bir borç altına girer. . Başka bir deyişle teyit, bir garanti veya kefalet sözleşmesi değil bizzat bağımsız ve asli borçtur. Yargıtay da birçok kararında teyit bankası ile akreditif lehtarı arasında, akreditif sözleşmesinden bağımsız nitelikte bir sözleşme kurulmuş olduğunu ifade ederek teyit bankasının, akreditifi teyit etmekle, akreditif lehtarına karşı bağımsız ve aslî bir yükümlülük altına gireceğini ifade etmiştir. Nitekim “… Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre ödeme yapan teyit bankasının davalı İhlas Finans A.Ş.’ den ödediği meblağı talepte haklı olduğu, diğer davalının akreditif ilişkisinden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle 100.000 Doların davalı İhlas Finans A.Ş.’ den tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle akreditife teyit veren ve bu nedenle satıcıya ödeme yapan davacı bankanın davalı amir bankadan (akreditif bankasından) ödediği meblağın tahsilini talep etmekte haklı olmasına göre, davalı İhlas Finans Kurumu A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA …” ifadeleriyle bu ilişki kabul edilmiş ve teyit bankasının ödemiş olduğu tutar doğrultusunda akreditif bankasına rücu edeceğine hükmedilmiştir. Bununla birlikte Yargıtay teyit bankasının ödeme bankası sıfatıyla bir ifa yeri olarak kararlaştırılmış sayılacağı gerekçesiyle ödeme için teyit bankasına başvurulmadan akreditif bankasına başvurulamayacağı görüşünü benimsemiş ve bu kararı doktrinde bazı yazarlar tarafından eleştirilmiştir. Eleştirilerin sebebi ise teyit bankasının akreditif bankasının ödeme yükümlülüğüne ek nitelikte ancak bağımsız ve asli bir taahhüt altına girmesi dolayısıyla her iki bankanın müteselsil olarak sorumlu tutulması gerekirken Yargıtay’ın müteselsil sorumluluğu kabul etmemesidir. Çünkü Yargıtay kararlarında rücunun hukuki sebebi gösterilememiştir. Doktrinde teyit bankasının, lehtara karşı bağımsız ve mücerret bir borç altına girmiş olmasından bahisle rücunun hukuki sebebinin müteselsil sorumluluktan doğan halefiyetle açıklanması gerektiği ifade edilmiştir.
UCP, ICC (MTO)’nun uluslararası ticarette birer maddi hukuk kuralı gibi uygulanabilecek ve adil işlem ilkesi gereği her coğrafyada aynı sonuçların elde edilebileceği yeknesak kurallar geliştirme çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tacirler tarafından teşekkül ettirilen ve bağımsız bir kuruluşun öngörmüş olduğu birörnek kurallarının hukuki niteliği konusunda literatürde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ekseriyetle birkaç görüş ön plana çıkmış ve
Ticari Teamül
olarak değerlendirilmiştir.
Lex Mercatoria geniş bir kavram olup esasında birçok yazara göre örf ve adet ile teamüller de bu kavramın altındadır. Lex Mercatoria’nın’nın kaynakları uluslararası anlaşmalar, uluslararası teamüller, hukukun genel ilkeleri, uluslararası teamüller ile hakem ve yargı kararlarıdır. UCP’nin milli hukuk sistemlerinden bağımsız olarak gelişen, uluslararası ticareti düzenlemek amacıyla geliştirilen kurallarla yazılı olmayan ticari örf adet ve teamüllerden oluşan Lex Mercatoria kaynağı olduğu, Lex Mercatoria başlığı altında ise ticari örf ve adet olduğu görüşü ortaya konmuştur. Teamüllerin birörnek kararları, uluslararası model sözleşmeleri de kapsadığı belirtilmektedir. UCP kuralları dünya genelindeki tüm bankalar tarafından akreditif işlemlerinde uygulanan kurallar olduğundan uyuşmazlık hallerinde gerek mahkemelerce gerekse de hakem heyetleri tarafından ne şekilde uygulanacağı, bu broşürlerin hukuki nitelendirmesine bağlıdır. Özellikle alternatif uyuşmazlık çözümü olan tahkim yolunda hakem heyetlerinin genel eğilimi bu lex mercatoria kurallarını uygulama yönündedir.
Yargıtay ise UCP broşürlerinin hukuki niteliğini “Bu olayda Uluslararası Ticaret Odasının kararlaştırdığı hukuki esasların uygulanması düşünülemez; çünkü akreditife ilişkin teklif mektubunda veya buna ekli şartlar arasında, sözü geçen hükümlerin dahi uygulanmasını öngören bir madde yoktur” ifadeleriyle değerlendirmiş ve doktrinde Yargıtay’ın bu kararında UCP’nin akreditifin tabi olduğu “hukuki esasları” gösteren genel işlem şartları olarak değerlendirildiği sonucu çıkarılmıştır .
Türk hukukunda akreditifi düzenleyen bir yasa hükmünün bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucunun bu alanı düzenlemekten bilinçli şekilde kaçındığı zira akreditifin yabancılık unsuru içermesi, ticari yaşamın çok dinamik bir yapıda olması ve ICC’nin hemen 10 yılda bir UCP’de revize yoluna gitmesi sebepleri katı yasal düzenlemeler yerine sözleşme serbestisi ile bağlayıcı olmayan hukuk kurallarının (soft law instruments) kararlaştırılabilmesini mümkün kılma eğilimini tezahür ettirmiştir. Maddi hukuk mevzuatlarımızda akreditifle ilgili düzenlemelere yer verilmemesi nedeniyle TBK, TTK yasal hükümlerinin akreditif sözleşmelerinde birinci derecede hukuk kaynağı olarak uygulanabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu yasalar sözleşme hükümlerinden sonra ikinci derecede kaynak olarak uygulanabilecektir.
Taraflarca akreditif sözleşmesine uygulanacak hukuk kararlaştırılabileceği gibi UCP’ye yapılan atıfla artık UCP hükümlerinin uygulanması da mümkündür. Ancak yukarıda belirtildiği üzere UCP hükümlerinin uygulama bulabilmesi için mutlaka taraflarca sözleşmede buna ilişkin bir atfın yapılmış olması gerekir. Yargıtay kararlarında da açıkça bu atıf aranmaktadır. MÖHUK md. 24 hükmü ile sözleşmelerden doğan borç ilişkilerine tarafların açık olarak seçtikleri hukukun uygulanacağı öngörülmüştür. Doktrinde UCP kurallarının atıf yoluyla sözleşme hükmü şeklinde doğrudan uygulanabilme imkanı bulunsa da md.24’te öngörülen hukuk seçiminin milli bir hukuku işaret ettiği ve ICC’nin kurallarının bu bağlamda kabul edilemeyeceği vurgulanarak bu seçimin MÖHUK md.24 kapsamında değil sözleşme hükmü olarak uygulanacağı görüşü öne sürülmüştür.
Tarafların akreditif sözleşmesinin esasına uygulanacak hukuku seçmemeleri halinde iki opsiyon öngörülmüştür: Bunlardan ilki akreditifi bir bütün olarak değerlendirerek işlemin tamamı için uygulanacak tek bir hukuku belirleyerek tüm ilişkilere bu hukuku uygulamaktır. Diğer görüşe göre taraflar arasındaki tüm ilişkiler ayrı ayrı tespit edilip ve vasıflandırılarak bunlara uygulanacak maddi hukuklar ayrıca belirlenecektir. Yargıtay’ın akreditif ile ilgili vermiş olduğu kararlarda birinci opsiyon benimsenerek akreditif sözleşmesinin esasına tek bir hukuk olarak lex fori’yi uygulanmıştır. Ancak birbirinden bağımsız hukuki ilişkiler ihtiva eden akreditifteki işlemlerin bir bütün olarak ele alınıp tek bir hukuka tabi olması halinde birbirinden ayrık işlemlerin alakaları olmayan bir hukuka tabi olmaları nedeniyle işlem adaletinin sarsılacağı belirtilmiştir. Uygulamada akreditif sözleşmelerinin hacminin büyüklüğü nedeniyle sözleşmeler titizlikle yapıldığından ve uygulamada dünya çapında hemen hemen tüm bankalarca akreditif işlemleri için UCP kuralları uygulandığından UCP kurallarının uygulama bulması halinde uygulanacak hukuk kuralı yani kanunlar ihtilafı problemi de ortadan kalkmış olacaktır.
Yargıtay’ın kararlarında akreditif bir havale ilişkisi olarak nitelendirilmektedir. Bununla birlikte akreditifin hukuki niteliği konusunda öğretide farklı görüşler mevcuttur. Bu görüşler de uygulanacak hukuk meselesindeki gibi akreditifin hukuki niteliğini tek bir hukuki ilişki çerçevesinde tanımlayan görüş ve akreditif ilişkisindeki her bir işlemi ayrı ayrı değerlendirerek bu işlemlerin hukuki niteliğini ayrı ayrı tespit eden hukuki görüş olarak iki şekilde tanımlanmıştır.
4. 1-Akreditifin Hukuki Niteliğini Tek Bir Hukuki İlişki Üzerinden Değerlendiren Görüşler :
Akreditifin hukuki niteliğini tek bir hukuki ilişki üzerinden tanımlamaya çalışan yazarlar farklı farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu ilişkiyi havale olarak değerlendiren görüş en fazla taraftar bulan görüş olmakla birlikte akreditif ile havale arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Tanım olarak her ne kadar havale edenin havale ödeyicisini kendi hesabına havale alıcısına ödeme yapmakla yetkili kıldığı ve havale alıcısının da havaleyi kabulle yetkili kılındığı bir hukuki işlem olarak akreditifle benzer görünse de akreditifin özellikleri havale tanımının dışına çıkmaktadır. Akreditif belirli belgelerin ibrazı halinde ödeme için kabil hale gelirken havalede şarta bağlılık yoktur. Hatta bu nedenle doktrinde Erdem bu ilişkiyi koşullu havale olarak tanımlar. Ancak akreditifi havale işleminden ayıran tek özelliği şarta bağlı olmasıyla sınırlı değildir. Havalede havale eden havaleden her zaman dönebilmede ehil olmasına rağmen kural olarak akreditifte böyle bir durum söz konusu değildir. Ayrıca havalede havale ödeyicisi havale alıcısına karşı şahsi defileri ileri sürebilmesi mümkünken akreditifin sağladığı koşullar bu şekildeki şahsi defileri kabil kılmaz.
Akreditif ilişkisinin bir soyut borç vaadi niteliğinde olduğunu iddia eden görüşe göre ise akreditif amiri olan ithalatçının akreditif bankasına vermiş olduğu ödeme talimatı bu iki taraf arasında olup akreditif bankası akreditif lehtarı olan ithalatçıya akreditifi haber verdikten sonra ortaya sadece akreditif bankasının borçlu konumunda olduğu soyut bir borç vaadi çıkar. Artık banka ile akreditif amiri arasında olan ilişki bu soyut borç vaadinden bağışık tutulur. Bu görüş de ortaya koyduğu ikili ilişki göz önüne alındığında, akreditifin ihtiva ettiği ilişkiler silsilesini açıklamak konusunda yetersiz kalmıştır.
Akreditifi itibar mektubu ile açıklamayan görüş ise esasında hem vekalet hem de havale görüşlerini kullanarak ifade etmişse de itibar mektubunda lehdar lehine bir kredi açılırken akreditif ödeme yöntemidir. Yani lehdarın satış sözleşmesi karşılığında hak ettiği satış bedelinin ödenmesidir. İtibar mektubu görüşü de akreditif kurumunu açıklamada yeterli olamamıştır.
Akreditifin üçüncü kişi yararına sözleşme olduğu görüşü ise Türk hukukunda taraftar bulamamış bir görüştür. Buna sebep olarak ise üçüncü kişi yararına sözleşmede borçlunun alacaklıya kendi borcunu ödemesine rağmen akreditifte banka lehdara akreditif amiri ile kendi arasındaki iş görme ilişkisine dayanarak akreditif amirinin borcunu ödemektedir.
Garanti sözleşmesini savunan görüşe göre akreditif bankası akreditif açmakla amirin borcuna garanti vermektedir. Ancak bu görüşün en temel uyumsuzluğu garanti sözleşmesinde garanti eden fiili garanti edilenin fiilini garanti ederek asli bir borç yükü altına girerken akreditifte amir banka yine asli bir borç altına girmekte ancak akreditif amirinin fiilini taahhüt etmemektedir. Garanti sözleşmesinde garanti veren ancak fiili garanti edilenin fiilini gerçekleştirmemesi halinde sorumlu olurken akreditifte ödeme bizzat amir banka veya onun yetkilendirdiği bir banka tarafından yapılmaktadır.
4.2- Akreditifin Birden Fazla Hukuki İlişkiden Meydana Gelen, Kompleks Bir Karakter Taşıdığını Kabul Eden Görüşler :
İsabetli olarak akreditifin muhtevasındaki komplike işlemleri ayrı ayrı değerlendirerek her bir ilişki üzerinden hukuki nitelendirme yapan görüş öncelikle taraflar arasındaki ilişkileri tasnif etmiş ardından nitelendirmeleri yapmıştır. Akreditif amiri ile banka arasındaki ilişki çevresinde iki farklı görüş ortaya atılmıştır: Bunlardan ilki vekalet görüşü ikincisi ise istisna (eser sözleşmesi) görüşüdür. Çoğunluk görüşe göre istisna görüşü vekalet sözleşmesi görüşünü kabul etmeyen güruhun vekalet akdi dememek adına ileri sürmüş olduğu bir görüştür. Erdem de akreditif amiri ile amir banka arasında bir vekalet ilişkisinin bulunduğunu kabul etmektedir. Banka vekil olarak müvekkili amirin kendisini yetkili kılmış olduğu işi görmeyi üstlenir. Vekâlet sözleşmesinin eser sözleşmesinden farkı ise vekâlet sözleşmesinde vekilin sonucu elde etmek yükümlülüğünün olmamasına rağmen eser sözleşmesinde karakteristik edim borçlusunun eser meydana getirme yükümlüğü bulunur. Uygun belgelerin ibraz edilmemesi durumunda örneğin vekil olan bankanın borcu son bulacaktır.
Uygulamada akreditif bankası ile muhabir banka arasındaki ilişkinin iç ilişkide vekalet akdi olduğu konusunda hemen hemen görüş birliği bulunmaktadır. Coğrafi mesafeler nedeniyle lehdarın ülkesindeki organizasyonun yürütülmesi sebebiyle bir muhabir bankaya ihtiyaç duyulmakta ve amir banka muhabir bankasını tevkil etmektedir. Bu iki banka arasındaki dış ilişkinin ise alt vekalet ilişkisi ve muhabir bankanın amir bankanın yardımcı kişisi olduğu görüşleri mevcuttur. Nitekim Yargıtay HGK. T. 04.11.1964. E. 1964-942, K. 637 kararında, muhabir bankayı akreditif bankasının yardımcı kişisi olarak değerlendirmiştir.
4.2.1- Sorumluluk
Muhabir bankanın kusurundan amir bankanın sorumlu tutulup tutulamayacağı meselesi de bir tartışma konusudur. UCP 600 kuralları amir bankayı ihbar bankasının fiillerinden dolayı sorumlu tutmazken Türk hukukunda gerek TBK m.116 /3 uzmanlığı gerektiren hizmet kavramı gerekse de Bankacılık Kanunu uyarınca bankanın yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
Doktrinde amir bankanın sorumlu tutulması gerektiği görüşüne temel olarak akreditif bankasının muhabir bankanın fillerinden sorumlu tutulmaması halinde aralarında sözleşmesel ilişki bulunmayan akreditif amirinin ihbar bankasına karşı başka bir ülkede hakkını aramak zorunda bırakılmasının adil olmayacağı ve akreditif bankasının sorumlu tutulmaması halinde bankanın yardımcı kişi seçimindeki gerekli özeni gösterme yükümünü ihlal etmesinin akreditifin amacıyla bağdaşmayacağı gösterilmektedir.
4.2.2- Temel İlişkiden Bağımsız Olma
Yukarıda akreditif sözleşmesi ile underlying transaction olarak adlandırılan kaynak işlemin birbirlerinden bağımsız sözleşmeler olduğu ifade edilmişti. Temel ilişkinin geçersiz olması halinde dahi mücerretlik ilkesi gereği bu durum bankanın akreditif açma edimine mani olmamaktadır. Burada akreditif amirinin başvurabileceği yol ihtiyati tedbir kararı alarak bankanın ihracatçıya ödeme yapmasını durdurmaktır. Nitekim banka temel ilişki iptal edilmiş veya geçersiz de olsa lehdara ödeme yapmaktan kaçınamaz. Banka, lehdara ödeme yapar ve yapmış olduğu ödeme için amire rücu eder. Amir tarafından sebepsiz zenginleşme davası açılarak lehdara yapılan ödeme talep edilecektir. Bunun sebebi, akreditifte “önce öde sonra dava et” prensibinin kabul edilmiş olmasıdır. (Günay, Türk Hukuku’nda Akreditif, s.29
SONUÇ:
Avukat Emien GÖĞÜŞ
KAYNAKÇA
Bozkurt, Sevgi. "Akreditifin Uygulanması." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004. Erişim Tarihi:30.12.2020 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Bozkurt, Tamer. "Teyitli Akreditife İlişkin Hukuk Genel Kurulu’nun 18.12.2002 tarih ve “e. 2002/12-1078, k. 2002/1072” Sayılı Kararının İrdelenmesi." Türkiye Barolar Birliği Dergisi, No. 79 (2008). Erişim Tarihi:30.12.2020 http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-79-467
Erdem, H. Ercüment. Milletlerarası Ticaret Hukuku. İstanbul: Oniki Levha Yayıncılık, 2017. Erişim Tarihi:30.12.2020 https://offcampus.ihu.edu.tr:2146/literatur/kitaplar/ucuncu-kitap-978-605-152-585-3/1
Günay, Gözde Engin. "Türk Hukuku’nda Akreditif ." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. Erişim Tarihi: 05.01.2021, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Güven, Koray. "Lex Mercatoria ve Milletlerarası Tahkim." Public and Private International Law Bulletin 34, No. 2 (2014). Erişim Tarihi:03.01.2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/410901
Özel, Sibel. "Akreditif İlişkisinde UTO Kurallarının (UCP 600) Bankalar Arası İlişkiye Etkisi ." İpek Yolu Canlanıyor: Türk-Çin Hukuk Zirvesi. 2012. Erişim Tarihi: 03.01.2021, https://silo.tips/download/akreditif-likisinde-uto-kurallarnn-ucp-600-bankalar-aras-likiye-etkisi
Özel, Sibel. "Akreditif ve Hukuki Niteliği." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1988. Erişim Tarihi: 30.12.2020, https://katalog.marmara.edu.tr/eyayin/tez/T0040235.pdf
Saraç, Semih. "Akreditifin Hukuki Niteliği." Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2014. . Erişim Tarihi: 30.12.2020 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Şit, Banu. "Kanunlar İhtilafı Hukukunda Akreditif ve Milletlerarası Ticaret Odası'nın Akreditife İlişkin Yeknesak Kuralları." Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni 1, No. 2 (2011). Erişim Tarihi:30.12.2020 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/99491
Yılmazcan, Abdulkadir. "UCP 600 Kuralları Çerçevesinde Akreditifin İşleyişi." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015. Erişim Tarihi: 03.01.2021, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=0FdiSS3IX9OSz36S54_0xQ&no=vhSuOyuLLdKmXiBEXk_NUA
KAYNAKÇA
Bozkurt, Sevgi. "Akreditifin Uygulanması." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004. Erişim Tarihi:30.12.2020 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Bozkurt, Tamer. "Teyitli Akreditife İlişkin Hukuk Genel Kurulu’nun 18.12.2002 tarih ve “e. 2002/12-1078, k. 2002/1072” Sayılı Kararının İrdelenmesi." Türkiye Barolar Birliği Dergisi, No. 79 (2008). Erişim Tarihi:30.12.2020 http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-79-467
Erdem, Erdem, H. Ercüment. Milletlerarası Ticaret Hukuku. İstanbul: Oniki Levha Yayıncılık, 2017. Erişim Tarihi:30.12.2020 https://offcampus.ihu.edu.tr:2146/literatur/kitaplar/ucuncu-kitap-978-605-152-585-3/1
Günay, Gözde Engin. "Türk Hukuku’nda Akreditif ." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. Erişim Tarihi: 05.01.2021, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Güven, Koray. "Lex Mercatoria ve Milletlerarası Tahkim." Public and Private International Law Bulletin 34, No. 2 (2014). Erişim Tarihi:03.01.2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/410901
Özel, Sibel. "Akreditif İlişkisinde UTO Kurallarının (UCP 600) Bankalar Arası İlişkiye Etkisi ." İpek Yolu Canlanıyor: Türk-Çin Hukuk Zirvesi. 2012. Erişim Tarihi: 03.01.2021, https://silo.tips/download/akreditif-likisinde-uto-kurallarnn-ucp-600-bankalar-aras-likiye-etkisi
Özel, Sibel. "Akreditif ve Hukuki Niteliği." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1988. Erişim Tarihi: 30.12.2020, https://katalog.marmara.edu.tr/eyayin/tez/T0040235.pdf
Saraç, Semih. "Akreditifin Hukuki Niteliği." Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2014. . Erişim Tarihi: 30.12.2020 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
Şit, Banu. "Kanunlar İhtilafı Hukukunda Akreditif ve Milletlerarası Ticaret Odası'nın Akreditife İlişkin Yeknesak Kuralları." Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni 1, No. 2 (2011). Erişim Tarihi:30.12.2020 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/99491
Yılmazcan, Abdulkadir. "UCP 600 Kuralları Çerçevesinde Akreditifin İşleyişi." Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015. Erişim Tarihi: 03.01.2021, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=0FdiSS3IX9OSz36S54_0xQ&no=vhSuOyuLLdKmXiBEXk_NUA