GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Türk Ceza Kanununun Millete ve Devlete Karşı Suçlar başlıklı 4.Kısmının Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlıklı 1.bölümünde güveni kötüye kullanma, zimmet , irtikap, rüşvet gibi suçlar bulunmaktadır. Bu suçlar kamu görevlilerinin görevlerinden ötürü işledikleri suçlardandır.

Görevi kötüye kullanma suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanununun 257.maddesi ‘kanunda suç olarak düzenlenmeyen hallerde’ uygulanabilecek bir hükümdür. Bu nedenle 257.madde tali bir norm olarak düzenlenmiştir. 

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Kamu görevlilerinin görevlerini kişileri ve kamuyu zarara uğratmadan, birilerine haksız menfaat temin etmeden sadakatle, tarafsız bir biçimde; düzenli, etkili ve dürüst yerine getireceklerine olan toplumdaki güven bu suç tipiyle korunmaktadır. 

SUÇUN KONUSU

Bu suçun konusunu kamu görevlisinin görevi oluşturmaktadır. Görevin bu suçun konusunu oluşturabilmesi için kamu görevlisinin görevini usulüne uygun edinmiş olması gerekmektedir.

Yine fiilin kamu görevlisinin görev alanına giren bir hususla ilgili olması gerekir. Görevin kapsamı görev içi ve görev dışı mevzuatla belirlenmiş olabilir.

Yargıtay’a göre, etik kurallara aykırılık da bu suçu oluşturabilir.

FAİL ve MAĞDUR

TCK 257 de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir özgü suçtur. Bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/595 Esas  ,  2021/58 Karar sayılı dosyasında şu şekilde ifade edilmiştir :

‘‘Yasal düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere görevi kötüye kullanma suçunun faili kamu görevlisidir. Bu nedenle söz konusu suç ancak görevinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanan veya görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösteren kamu görevlisi tarafından işlenebilir.’’

Türk Ceza Kanununun tanımları düzenleyen 6.maddesine göre kamu görevlisi kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. 

Kamusal faaliyet 3 unsurdan oluşur:

1) Kamu-toplum adına yürütülen bir hizmetin bulunması gerekir . Hizmet tüm toplumu ilgilendirmelidir. 

2) Hizmetin Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir “siyasal karara” dayalı olması gerekir .

3) Hizmetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 

Kamusal faaliyete katılmada ise dikkat edilecek husus, kişinin hizmete genel idare esaslarına göre (kamu hukuku usullerine göre) katılması sebebiyle kamu hukuku yükümlülüğü altında olmasıdır. 

Kişiler ve yapılan iş bu özellikleri taşımadığı takdirde , o kişilerin kamu görevlisi sıfatıyla bu suçu işlemeleri söz konusu olamaz. 

Kamusal faaliyetin yürütülmesi özel hukuk kişilerince üstlenilirse o kişiler kamu görevlisi sayılmaz. 

Kamu görevlisi olmasa bile özel hükümler gereğince kamu görevlisi olarak cezalandırılan ya da kamu görevlisi hükümlerine tabi olan kişiler de bu suçun faili olabilirler. Kooperatif Kanununun 62.maddesine göre kooperatifin yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları  kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar. Özel Eğitim Kurumları Kanununun 9.maddesine göre kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler kamu görevlisi sayılırlar. 

Bu suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Ancak Yargıtayın bir kararında suçtan zarar gören kişilerin de mağdur olarak kabul edilmesi gerektiğine yönelik karşı oyda bulunulmuştur. Anılan karşı oy Ceza Genel Kurulunun 2018/341 Esas  ,  2019/161 Karar sayılı dosyasında yer almaktadır : 

‘‘Görevi kötüye kullanma suçunun mağdurunun suçla korunan hukuki menfaat ve suçun düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında ilk olarak kamu idaresi olduğu ifade edilebilir. Ancak görevi kötüye kullanma suçunun diğer mağduru ise suçtan zarar gören kişilerdir. Madde içerisinde kişilerin mağduriyeti ifade edildiğinden burada belirli kişiler de mağdurdur. Bu nedenle zarar gören gerçek kişiler bu suçun mağduru olabilir.
Nitekim CGK 2012/4 MD-1283 2014/430 sayılı kararında aynı sonuca ulaşılmış görevi kötüye kullanma suçunda zarar gören gerçek kişileri mağdur olarak kabul etmek suretiyle katılan sıfatıyla yaptıkları temyiz davası başvurusu reddedilmemiştir.’’

MADDİ UNSUR

Görevi kötüye kullanma suçu tali suç olduğundan , fail tarafından yapılan hareketin başka suçu oluşturması durumunda oluşan suç daha az cezayı gerektirse bile fail o suçtan cezalandırılır. 

İlk fıkrada düzenlenen suçun maddi unsuru kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu hususun kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlamasıdır. 

Görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi şeklinde düzenlenen hareket serbest hareket oluşturmaktadır. Kanunda öngörülen usule uymayarak mevzuatça öngörülen yetkinin aşılması, kanunun öngördüğü şekil şartlarına uymaksızın işlem tesis etmeleri, takdir yetkisini kötüye kullanılması bu suçun hareketlerine örnek teşkil etmektedir.

İkinci fıkrada düzenlenen suçun maddi unsurunu görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması oluşturmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2018/341 Esas  ,  2019/161 Karar sayılı dosyasında görevi kötüye kullanma suçu zarar suçu olarak tanımlanmıştır :

‘‘Görüldüğü gibi TCK'nın 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu 'zarar suçu' haline getirilerek 'kişilerin mağduriyetine neden olma', 'kamu zararına neden olma' veya 'kişilere haksız bir menfaat sağlama' koşullarına bağlanmıştır….Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir…Kişilere haksız menfaat sağlanması, her türlü maddi ya da manevi yararı ifade eder.’’

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/595 Esas  ,  2021/58 Karar sayılı dosyasında görevi kötüye kullanma suçunda zarar şu şekilde ifade edilmiştir : 

‘‘Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, tek başına norma aykırı davranış yetmemekte, fiil sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması, 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonrası ise haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.
TCK’nın 257. maddesinde yer alan "Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında" ifadesi, görevi kötüye kullanma suçunun genel ve tamamlayıcı nitelikte olduğunu ifade etmektedir. Suçun bu niteliğinden dolayı kamu görevlisinin ceza sorumluluğunun doğabilmesi için eyleminin başka bir suçu oluşturmaması gerekir.’’

Ayrıca doğacak zarar faillin kastı kapsamında yer almadığının bunun bir objektif cezalandırılabilme şartı olduğunun kabulü gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/235 Esas ,  2021/95 Karar sayılı dosyasında da objektif cezalandırılabilme şartının varlığı şu şekilde ifade edilmiştir :

‘‘TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasındaki seçimlik objektif cezalandırılabilme şartlarından birini oluşturan “kişilere haksız kazanç sağlayan…”

NİTELİKLİ HAL 

Karayolları Trafik Kanununun Ek 11.Maddesinde fail bakımından bir nitelikli hal söz konusudur . Anılan madde şu şekildedir : ‘’Bu Kanunun 114 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç veya ceza tutanağını tanzim ile görevlendirilenlerin ika edecekleri suçlardan Türk Ceza Kanununun 181, 209, 211, 212, 228, 240 ıncı maddelerinde yazılı fiilleri yapanlar hakkında belirtilen maddelerde geçen cezalar yarı nispetinde artırılarak hükmolunur ve bu suçları işleyenlerin meslekle ilişkileri kesilir.’’

Bu madde 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle 765 sayılı TCK yürürlüktedir. Görevi kötüye kullanma suçu (icrai surette işlenen) 765 sayılı TCK da 240.maddede düzenlendiğinden görevi kötüye kullanma suçu bu nitelikli halin konusunu oluşturabilir. 

Ceza tutanağını tanzimle görevli memur , kanunun 114.maddesi gereği Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı personeli ile Ulaştırma Bakanlığının ve Karayolları Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerinin il ve ilçe kuruluşlarında görevli ve yetkili kılınmış personeldir. 

MANEVİ UNSUR

Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suç tipidir . Kanunda herhangi bir özel kast bu suç tipi aranmamıştır. Bu nedenle suçun olası kastla da işlenebileceği kabul edilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2019/595 Esas  ,  2021/58 Karar sayılı dosyasında görevi kötüye kullanma suçunun manevi unsuru şu şekilde açıklanmıştır :

Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenen suçlardan olup, bu suçtan söz edilebilmesi için; "Kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi" gerekmektedir. Ancak zarara yönelik bir kastının varlığı gerekli değildir. Zaten objektif cezalandırabilme şartı içeren suçlarda, failin kastı bu şartları kapsamamaktadır. Çünkü bu şartların gerçekleşmesi failin imkan ve iktidarı içerisinde yer almaz.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Harekettin yapılmasıyla hukuka aykırılık unsuru kendiliğinden gerçekleşir. 

Izdırar hali hukuka uygunluk nedeni oluşturabilir. Bazı yazarlara göre bu hukuka uygunluk nedeni değil, kusurluluğu ortadan kaldıran haldir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Failin icra hareketlerine başlayıp elinde olmayan sebeplerle hareketini tamamlayamadığı durumlarda teşebbüs söz konusu olur. 

Objektif cezalandırılabilme şartı içeren suçlar genellikle teşebbüse elverişli olmazlar. Bu nedenle güveni kötüye kullanma suçu da teşebbüse elverişli değildir. 

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2020/380 Esas  ,  2020/1691 Karar sayılı dosyasında objektif cezalandırılabilme şartı gerçekleşmediğinden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine karar verilmiştir : 

‘‘TCK 257.maddesi kapsamında objektif cezalandırılabilme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından sanık hakkında beraat hükmü yerine dosya kapsamı ve oluşa uygun düşmeyen yanılgılı hukuki değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması…’’

*İştirak : Bu suç özgü suç olduğundan kamu görevlisi olmayan başka kişiler azmettiren ya da yardım eden olarak karşımıza çıkabilirler.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun  2017/524 Esas , 2020/391 Karar sayılı dosyasında özgü suçlara  iştirak şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Ancak belli sıfata sahip olan kişilerce işlenebilen suçlara özgü suç denmektedir. Örneğin, zimmet ve rüşvet gibi suçlar ancak kamu görevlisi sıfatına haiz kişilerce işlenebileceğinden özgü suç niteliğindedir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına 'şerik' denilmekte olup 5237 sayılı TCK’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olabilecektir.’’

*İçtima : Aynı suç işleme kararı  icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır. Kanunda mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır denilmek suretiyle mağduru toplum olan suçlar bakımından da müteselsil suç hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir. 

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. Kanunda mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır denilmek suretiyle mağduru toplum olan suçlar bakımından da müteselsil suç hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. 1.fıkrada düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunda fail kamu görevlisi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.2.fıkrada düzenlenen görevi kullanma suçunda ise fail kamu görevlisi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu nedenle görevi kötüye kullanma suçu asliye ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir. 

Görevi kötüye kullanma suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle resen soruşturulur.

Özel soruşturma usulü

Kamu görevlilerine karşı soruşturma açılabilmesi için özel bir soruşturma şartı vardır. Bu şart 4483 sayılı kanun gereği izindir. Bu kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için ilgili makamlardan izin alınması gerekmektedir.

Yargıtay izin alınmayan durumlarda durma kararının verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2020/5517 Esas  ,  2021/3272 Karar sayılı dosyası buna örnektir:

‘‘Sanığın köy adına alınan kararların yeterli çoğunluk sağlanmadan alınıp, bu kararlara dayanarak harcama yapılması eylemleri yönünden isnat edilen görevi kötüye kullanma suçunun 3628 sayılı Yasa'nın 17. maddesi gereğince doğrudan soruşturma yapılabilecek suçlar arasında yer almadığı, sanık hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca sanık hakkında yetkili merciden soruşturma izni alınması gerektiği, ancak dosyada izin alındığına ilişkin bilgi ve belge bulunmadığından durma kararı verilerek, yetkili merciden soruşturma istenmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devam edilerek sanık hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi…’’

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ? 

Görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. 

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNDAN CEZA ALANLAR HAPSE GİRER Mİ ? 

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Avukat Hüseyin ACAR

Stajyer Avukat Hüseyin ACAR

Reşit Hukuk & Danışmanlık Bürosu