HIRSIZLIK SUÇU
Malvarlığına karşı suçlar içerisinde yer alan hırsızlık suçu Türk Ceza Kanununun 141. ve 142. maddelerinde düzenlenmiştir. Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malın, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınması suç olarak düzenlenmiştir.
SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER
Kanunun sistematiğine bakıldığında hırsızlık suçu malvarlığına karşı suçlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle suçla korunan hukuksal değerin malvarlığı olduğu söylenebilir.
Madde metninde zilyedin zilyedliği korunduğu gözükmektedir. Bu nedenle suçla korunan menfaat zilyetlidin malı elinde bulundurma hakkıdır. Malik de malın zilyedi olduğundan mülkiyet hakkı da korunmaktadır. Zilyedliğin haklı ya da haksız olması suçun oluşumu açısından önemli değildir. Ancak doktrinde bazı yazarlar zilyedliğin haklı olmasını aramaktadır.
SUÇUN KONUSU
Hırsızlık suçunun konusunu taşınır mallar oluşturur. Bir malın hırsızlık suçunun konusunu oluşturması için eşyanın bir mal niteliğinde olması, taşınır olması ve başkasına ait olmasıdır.
Taşınır malın bir ekonomik değeri olmalıdır. Ancak bu ekonomik değer özel hukuk anlamında bir değer değildir. Bu nedenle bir tutam saçın ceza hukuku kapsamında ekonomik değerinin bulunduğu söylenebilir. Taşınır malın değerinin çok az olması hırsızlık suçunun oluşmasına engel teşkil etmez, bu durumda TCK madde 145 gereği cezanın azaltılmasına ya da cezadan vazgeçilmesine karar verilebilir.
Sıvı veya gaz hâlindeki enerji bazı yazarlar tarafından mal olarak kabul edilmese de madde 142/3 açık hükmü gereği bu mallar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturur. 765 sayılı TCK döneminde Yargıtay failin telefon hatlarına saplama yapmak suretiyle konuşmasını hırsızlık suçu olarak kabul etmiştir.
Ölmüş insanın bedeninden ayrılmış dişleri , organları hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilir.
Hayvanlar da Türk Hukuku kapsamında mal olarak kabul edilmektedirler.
FAİL ve MAĞDUR
Bu suçta fail bakımından herhangi bir özellik aranmamıştır. Bu nedenle herkes bu suçun faili olabilir. Bu suçun mağduru zilyedliğine saldırı olan, hakkı zedelenen zilyeddir.
MADDİ UNSUR
Malın bulunduğu yerden alınması bu suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır. Bu da ancak icrai bir hareketle yapılabilir. Hırsızlık suçu ihmali hareketle işlenemez.
Suçun oluştuğu an failin zilyetliğine geçirdiği mal üzerinde serbestçe tasarruf edebilecek bir konuma geçmiş olduğu andır . Failin yarar sağlayıp sağlayamaması suçun oluşumu için önemli değildir .
Yargıtay 6.Ceza dairesinin Dairesi 2020/8903 Esas , 2021/10611 sayılı kararında hırsızlık suçunun maddi unsurundan şu şekilde söz edilir :
‘’ Hırsızlık suçunun fiil unsurundan kısaca söz etmek gerekirse;
Suçun temel şeklinde fiil, '... başkasına ait taşınır bir malı ... bulunduğu yerden alma'dır.
TCK.'nın 141. maddesinin gerekçesine göre de, “Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.”
MANEVİ UNSUR
Bu suçun oluşabilmesi için failin başkasına ait taşınır malı yarar sağlamak maksadıyla alması gerekir. Bu nedenle özel kastın varlığı suçun oluşumu için şarttır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/464 Esas , 2021/123 Karar sayılı dosyasında da hırsızlık suçunun oluşması için hırsızlık kastının bulunmasını aranmıştır :
‘‘Sanığın hırsızlık kastı ile hareket edip müştekiye ait aracı almak şeklindeki eyleminin bir bütün hâlinde hırsızlık suçunu oluşturduğu…’’
TCK 146 da düzenlenen kullanma hırsızlığının oluşabilmesi için de failin KULLANMA MAKSADIYLA hareket etmesi gerekmektedir.
HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Maddede yer alan unsurların yapılmasıyla hukuka aykırılık kendiliğinden oluşmaktadır . Ancak hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak ve fiilin suç olmasını engelleyecek bazı hukuka uygunluk nedenleri söz konusudur.
*Bu suç tipinde ilgilinin rızası bazı yazarlara göre hukuka uygunluk nedeni , bazı yazarlara göre ise tipikliğin gerçekleşmemesidir. Her ne kadar iki durumunda da suç oluşmasa da kanun metninde zilyedinin rızası olmaksızın denildiği için ilgilinin rızasını tipiklik içinde değerlendirmek kanımca daha doğrudur. Bu şu açıdan önem taşır : Zilyedin rızası hususunda hataya düşen kimse, rızayı hukuka uygunluk nedeni olarak kabul ettiğimizde ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedenleri hususunda hatayı düzenleyen TCK’nın 30/3. maddesinden , rızayı tipiklik içinde unsuru içinde kabul edersek suçun maddi unsurlarında hatayı düzenleyen 30/1. maddesinden yararlanabilecektir. Ancak her iki durumda da rızanın geçerli kabul edilebilmesi için ;
1.İlgili kişinin suç konusu üzerinde serbestçe tasarruf hakkı olmalıdır.
2.Rıza verilen hususlarda aydınlatılmış olmalıdır.
3.Rızayı serbest olarak özgürce açıklamalıdır.
4.Rıza baştan itibaren bulunmalı, eylemin gerçekleştirilmesinden önce veya en geç suçun işlendiği sırada açıklanmalıdır. Failin hareketini yapmasından sonra açıklanan rıza, artık rıza değil, bir icazet olacak ve eylemde hukuka uygunluk etkisi yaratmayacaktır.
5.İlgili kişi rızaya ehil olmalıdır.
Bu şartları taşımayan bir beyan rıza olarak kabul edilemez.
NİTELİKLİ HAL
1. Ağırlaştırıcı Nedenler
TCK 142 de nitelikli hal düzenlenmiştir. Hırsızlık suçunun :
1. Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında işlenmesi : Burada hırsızlığın kamu kurum ve kuruluşlarında işlenmesi nitelikli hal olarak sayılmıştır. Bu nitelikli hal açısından suçun işlendiği yer önemlidir.
2. Kime ait olursa olsun ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi : Bu eşyalar üzerinde yapılan hırsızlık eşyanın hizmet ettiği, özgülendiği amaç sebebiyle nitelikli haller arasında yer almaktadır. Bu eşyaların kime ait olduğu önemli değildir. Eşyalar kamu malı olabileceği gibi özel kişilere ait mallar da olabilir.
3. Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında işlenmesi : Ulaşım aracı madde gerekçesinde tanımlanmıştır. Buna göre bu tür ulaşım araçlarından, bir bedel karşılığında herkes tarafından kullanılabilir araçlar değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı taşıyan araçlar anlaşılmalıdır. Halkın yararlanmasına sunulmuş bu araçların kime ait olduğunun önemi yoktur, bu araçlar kamu kurumuna ait olabileceği gibi özel şahıslara da ait olabilir. Bu araçlarda ve araçların gidiş ve varış yerinde insanların yolculuk telaşında olacakları , o nedenle eşyaların çalışması daha kolay olacağından nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.
4. Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi : Bu eşyalar üzerinde yapılan hırsızlık eşyanın hizmet ettiği, özgülendiği amaç sebebiyle nitelikli haller arasında yer almaktadır. Bu gibi eşyaların kime ait olduğu , nerede bırakıldığı önemli değildir.
5. Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi : Bu şekilde olan eşyaların çalınması daha kolay olduğundan nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedirler. Burada eşyanın bulunduğu yerden kaynaklı bir nitelikli hal mevcuttur.
6. Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak işlenmesi : Mağdurun malını koruyamayacak durumda olması hırsızlığı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir. Kişinin ölmesi durumunda ise ölenin eşyalarını koruyacak bir kişi bulunmamaktadır . Bu da hırsızlığı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.
7. Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle işlenmesi : Madde gerekçesinde bir hayvanı alıştırmak suretiyle ve ondan yararlanılarak hırsızlık suçunun işlenmesi de bu bent kapsamında ele alınmaktadır. Mağdurun elinden eşyanın alınması mağdurun dalgınlığından kaynaklanabilir. Mağdur hırsızlığın farkına varıp faile direnirse ve fail malı almak için cebir uygularsa suç hırsızlık olmaktan çıkar ve yağmaya dönüşür. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/1994 tarihli, 1994/6-23-49 sayılı kararı tartışmaya açık bir karardır. Bu kararda mağdurun omzuna çarpıp çantanın düşmesine neden olan ve çantayı alıp kaçan failin mağdura karşı cebir uygulayıp uygulamadığı tartışılabilir. Yargıtay cebirin olmadığına yönelik şu şekilde karar vermiştir :
“Yankesicilik suçu, el çabukluğu ve maharetle şahsın üzerinden, bedeni veya bedeni ile doğrudan doğruya bağlantılı yerden bir şeyin çalınmasıdır. Sanığın yolda yürümekte olan mağdurun omuzunda asılı bulunan çantasının içindeki para cüzdanını duyup hissettirmeden el çabukluğu ve özel maharetle çaldığı saptandığına göre, eylemin mağdurun üzerinden gerçekleştirildiğinin ve yankesicilik suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekir.
Failin işlediği fiilde yer alan el çabukluğu ve özel beceri, mağdurun malı üzerindeki her türlü dikkat ve denetimini azaltabilecek veya ortadan kaldırabilecek nitelikteyse nitelikli hal söz konusu olmaktadır.
Bu fiilin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
8. Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak : Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku ve kargaşa sırasında insanlar telaşlı, endişeli ve panik halinde olurlar. Bu nedenle kişilerin mallarını koruma olanakları azalır ve hırsızlık yapmak kolaylaşır. Bu nedenle nitelikli hal kapsamında düzenlenmiştir.
9. Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da başka bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle işlenmesi : Hırsızlığın haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla işlenmesinin nitelikli haller arasında yer almasının nedeni failin kullandığı araçtır. Ancak bu nitelikli halin oluşabilmesi için o araçlarla kilidin açılması gerekir. Kilidin kırılması durumunda bu nitelikli hal oluşmamaktadır. Doktrinde bir grup yazar bu kilidin sağlam olması gerektiğini aksi takdirde nitelikli halin oluşmayacağını ifade etmektedir. Bunun nedeni ise sağlam olmayan kilidin eşyaları korumamasıdır. Ancak diğer yazarlar kilidin sağlam olmasını aramamaktadır.
10. Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi : TCK madde 244/4 gereği bilişim alanında suçlardan birini işleyen kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir yarar sağlaması durumunda başka bir suç oluşmaması durumunda faile ceza verilmektedir. Anılan hükmün zıt anlamından ötürü başka suçun oluşması durumunda faile o suçtan dolayı ceza verilir. Bu hüküm bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçu bakımından da uygulanır.
11.Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak işlenmesi : Bu nitelikli hali oluşturan durumlarda fail ya kendisini tanınmayacak hale getirmekte ve ceza almasını engellemeye çalışmakta ya da resmi sıfatın sağladığı kolaylıktan yararlanarak rahatça hırsızlık yapmaktadır. Resmi sıfat takınan kişinin gerçekte o sıfata sahip olmaması şarttır. TCK’nın 262. maddesinde “Kamu Görevinin Usulsüz Olarak Üstlenilmesi” suçu düzenlenmiştir. Resmi sıfatla hırsızlık yapıldığında ise Yargıtay TCK 262 den değil 142 den ceza vermektedir.
12.Büyük veya küçük baş hayvan hakkında işlenmesi :Doktrinde bir görüşe göre bu nitelikli halin konusunu sadece büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar oluşturur. Yargıtay da bu görüşü savunmaktadır. 5617 sayılı mülga yasanın 2. maddesine göre büyükbaş hayvanlar; deve, at, katır, eşek, manda, sığır ve bunların yavrularıdır. Küçükbaş hayvanlar ise; koyun ve keçidir. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13/03/1990 tarih ve 1989/10618 Esas , 1990/1851 Karar sayılı dosyasında bu görüşten yola çıkarak güvencin hırsızlığını nitelikli hal kapsamında değerlendirmemiştir :
“Sanıkların eylemi, TCK.nun 492/1-son maddesine uyduğu halde güvercinlerin hayvan sayılarak 491/5-son madde ile uygulama yapılması yasaya aykırıdır.”
13.Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi : Herkesin girebileceği yer, girilmesi hususunda özel bir rızaya gerek duyulmayan ve herkesin bulunabileceği yerlerdir. Kilidin ne tür bir şeyle ilintili olduğu önemli değildir. Kilitlenen şey dolap, sandık, kasa, çanta veya benzeri bir şey olabilir. Doktrinde bir grup yazar bu kilidin sağlam olması gerektiğini aksi takdirde nitelikli halin oluşmayacağını ifade etmektedir. Bunun nedeni ise sağlam olmayan kilidin eşyaları korumamasıdır. Ancak diğer yazarlar kilidin sağlam olmasını aramamaktadır.
14. Sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. : Bu nitelikli halde suçun belli bir yerde işlenmesi aranmaktadır. Bu yerde işlenen suçun da sıvı veya gaz hâlindeki enerji üzerinde işlenmesi gerekmektedir.
15. Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması durumunda verilecek cezanın artırılacağı düzenlenmiştir.
16. Suçun gece vakti işlenmesi : TCK’nın madde 6 da gece vakti tanımlanmıştır. Buna göre “güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi” gece vaktidir. Madde 143 gereği verilecek ceza yarı oranında artırılır.
b) Hafifletici Nedenler
1. Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde hırsızlık : 144.maddede düzenlenen bu halin uygulanabilmesi için failin müşterek ya da elbirliğiyle maliklerden biri olması gerekmektedir. Doktrinde bir grup yazar bunun bir özel hukuk uyuşmazlığı olduğunu ve suç olmaktan çıkarılması gerektiğini savunmaktadır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 08/05/2006 tarihli , 2006/1531-4181 sayılı kararında müşterek hissedar sanığa payından fazla ağaç kestiği için ceza verilmiştir. .
“Sanığın müşterek hissedar olduğu tapulu araziden diğer müştereklerin iznini almadan ağaç kestiğinin anlaşılmasına göre, mahkemece suça konu ağaçların kesildiği yerde uzman bilirkişi orman mühendisi aracılığı ile keşif yapılıp, saha üzerinde kesilen ve dikili halde bulunan bütün ağaçların miktarları ve vasıfları belirlenip, her hissedara isabet eden miktar nazara alındığında, sanık tarafından kesilen miktar ile diğer hissedarların hisselerine tecavüz olup olmadığı tespit edilerek, tecavüzün olması halinde eylemin TCK'nın 494/2. maddesinde belirtilen hırsızlık suçunu oluşturacağı…”
2. Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla hırsızlık : Taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişkinin mevcut olması yeterlidir. Ancak doktrinde bir grup yazar bu ilişkiden doğan alacağın hukuken korunabilen bir alacak olması gerektiğini savunmaktadır.
3. Malın değerinin az olması durumunda hırsızlık : TCK madde 145’e göre hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin az olması durumunda faile verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak ceza vermekten vazgeçilmesi de mümkündür. Malın değerinin az olup olmamasının neye göre takdir edileceği konusunda bir hüküm yoktur. Bu nedenle değerin az olup olmadığını hakim takdir edecektir. Bunu yaparken de Yargıtay’ın içtihatlarıyla oluşmuş bazı kriterleri göz önüne alması gerekir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 05/07/2006 tarihli , 2005/18488 Esas 2006/7279 Karar sayılı dosyasında daha çoğunu alma imkanı varken az alınması durumunda malın değerinin az olduğu kabul edilmiştir :
“5237 sayılı TCY'nın 145. maddesindeki "malın değerinin azlığı" kavramının, 765 sayılı TCY'nın 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleri ile her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlamak dışında benzerliği bulunmadığı, "değerin azlığı"nın 5237 sayılı Yasaya özgü "ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun; daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar (örneğin; birkaç meyve veya ekmek, yiyecek; bir-iki defter, kalem; sigara, bira ve benzeri ), değer olarak da az olan şeyi alma durumunda, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği...”
Hırsızlığa konu malın ele geçirilememiş ve bu sebeple değerinin belirlenememiş olması durumunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince cezada indirim yapılmalıdır.
4. Kullanma hırsızlığı : TCK madde 146 da düzenlenen kullanma hırsızlığı, hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere zilyedin rızası olmadan alınmasıdır. Burada failin malı geri vermek konusunda bir düşüncesi vardır , bu nedenle malı KULLANMA MAKSADIYLA almaktadır. Bu durumda faile verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.
Hırsızlığa konu mal çalınıp kullanıldıktan kısa bir süre sonra zilyedine ya da zilyedinin kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakılmışsa iadenin gerçekleştiği kabul edilir. Zaten kanunda hafifletici nedenden yararlanmayı iadenin gerçekleşmesine bağlı tutmamışlardır.
Yargıtay’a göre; özel kastın varlığını kabul etmek için malın iade edilmek üzere alındığı açıkça anlaşılmalıdır. Kastın iadeye yönelik olduğu, somut olayın gelişimi içerisinde normal yaşam gözlemlerine göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde anlaşılmalıdır.
5. Zorunluluk halinde hırsızlık : TCK’nın 146.maddesinde düzenlenen bu halde suç ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmektedir. Bu durumda cezada indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.
6. Şahsi cezasızlık sebebi : Kanunun 167/1 maddesinde düzenlenen bu halde suçun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına işlenmesi durumunda faile ceza verilmez.
7. Cezada indirim sebebi : Kanunun 167/2 maddesinde düzenlenen bu halde suçun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir
ETKİN PİŞMANLIK
Madde 168’de bu suç tipi bakımından özel etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir. Etkin pişmanlığın ne zaman gösterildiği fail hakkında verilecek ceza bakımından önem arz eder.
1.Kovuşturma başlamadan önce;
Failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
2.Kovuşturma başladıktan sonra ancak hüküm verilmeden önce;
Verilecek rıza yarısına kadar indirilir.
Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranmaktadır .
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
*Teşebbüs : Failin taşınır malı hakimiyet altına alamadan yakalanması durumunda suçun teşebbüs aşamasında kaldığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim Yargıtay 11. C.D. 02/06/2003 tarihli 2002/14442 E. 2003/3376 karar sayılı dosyasında bu ifade edilmiştir.
“Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre ... Kesintisiz takip sonucu çaldığı, eşyaları egemenliği altına almadan yakalanan sanığın suçunun tam teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, fazla ceza tayini...”
*İştirak : Bu suç özgü suçlardan değildir. O yüzden iştirak bakımından da özellikli bir durum söz konusu yoktur . TCK 37,38,39. Maddeler uygulanarak sorunlar çözülebilir.
*İçtima : Çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Genel hükümler gereğince sorun çözümlenir. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/13003 Esas , 2021/9777 Karar sayılı dosyasında içtima ile ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :
‘’Yargıtay Ceza Genel Kurulu benzer olay sebebiyle vermiş olduğu 06/06/2017 tarih, 2017/13-566 esas, 2017/317 karar sayılı ilamında da; "...5237 sayılı Türk Ceza Kanununa hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde dile getirilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK'nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.’’
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/11978 Esas , 2021/10145 Karar sayılı dosyasında mala zarar verme suçu ile hırsızlık suçu arasındaki ilişki şu şekilde düzenlenmiştir :
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21/01/2014 tarihli ve 2013/2-686 esas, 2014/19 karar sayılı ilamında "Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir.
Hırsızlık suçunun birden fazla kişiye tek fille işlenmesi durumunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2020/8903 Esas , 2021/10611 Karar sayılı dosyasında ifade edildiği üzere TCK 43/2 de düzenlenen aynı neviden fikri içtima kuralı uygulanır .
‘‘Kanuna göre; hırsızlık suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmişse, gerçek içtima hükümleri yerine, TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması lâzımdır. 5237 sayılı TCK'nın 43. maddesini ve özellikle, 2. fıkrada düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümleri, 5237 sayılı TCK'nın hazırlanmasında esas alınan üç temel ilkeden biri olan “Hümanizm İlkesi” ile 3. maddede düzenlenen “Suç ve Cezada Orantılılık İlkesi” ışığında yorumlanmalıdır. Yâni yorum ve uygulamalarımızla işlenen suçun ağırlığıyla orantılı cezaların verilmesine katkı sağlamalıyız.’’
SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA USULÜ
Hırsızlık suçunun soruşturulması şikayete tabi değildir, dolayısıyla resen soruşturulur. Ancak TCK 146’da düzenlenen kullanma hırsızlığı , TCK 144’de düzenlenen daha az cezayı gerektiren haller, TCK 145’de düzenlenen malın değerinin az olması durumunda hırsızlık, TCK 167/2 de düzenlenen cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi hal durumlarında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi mağdurun şikayetine bağlıdır. TCK 73 gereği şikayet süresi , hak sahibi olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar. Bu süre 6 aydır.
Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür . Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Bunun nedeni kovuşturmanın aleni olmasıdır. Herkes aklanma hakkına sahiptir. Bu nedenle iddianamenin kabulüyle başlayan kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçilerek ceza davasının düşmesi kararının verilebilmesi sanığın kabulüne bağlıdır. Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
Şikayette fail değil fiil şikayet edilmektedir. Bu nedenle iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
Hırsızlık suçu CMK 253 gereği uzlaştırmaya tabi suçlardandır. Bu nedenle kovuşturmaya başlanmadan önce dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. . Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir.
Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
Tarafların uzlaşması durumunda dosya kapanır . Uzlaşamama durumunda iddianame düzenlenerek kovuşturma aşamasına geçilir.
YAPTIRIM
Basit hırsızlıkta faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Hırsızlık suçunun; kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi hâlinde faile üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir .
Suçun; kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, büyük veya küçük baş hayvan hakkında , herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, işlenmesi hâlinde faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
Avukat Hüseyin ACAR
Stajyer Avukat Hüseyin ACAR
Reşit Hukuk & Danışmanlık Bürosu