GÖREV YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇU

GÖREV YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇU

GÖREV YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇU

Görev yaptırmamak için direnme suçu Dördüncü Kısım Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümlerin Birinci Bölümünde Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar arasında düzenlenmektedir.

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Bu suç tipi kamu idaresinin faaliyetlerini etkin, hızlı ve zararsız bir şekilde yerine getirebilmesi amacıyla ihdas edilmiştir. Ayrıca bu suçta kamu görevlilerinin vücut bütünlüğü de korunmaktadır . Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/13864 Esas , 2021/12005 Karar sayılı dosyasında görev yaptırmamak için direnme suçunda korunan hukuksal değeri şu şekilde ifade etmiştir :

‘‘Görevi yaptırmamak için direnme suçunda korunan hukuki yarar; kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanma fiillerinin suç olarak tanımlanmasıyla korunmak istenen hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini düzenli bir şekilde ve herhangi bir engelle karşılaşmadan yerine getirmelerini sağlamak suretiyle, kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almak ve kamu faaliyetine saygıyı temin etmektir.’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/5834 Esas , 2019/13834 Karar sayılı dosyasında suçla korunan hukuksal değer şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘…TCK.nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarih ve 4-279/406, 09.07.2002 tarih ve 4-158/289 sayılı kararları ile birçok kararda vurgulandığı üzere kamu görevlisine yapmış olduğu kamu görevini engellemek amacıyla cebir, şiddet ve tehdit kullanılmasıdır. Failin amacı yerine getirilmekte olan kamu görevine engel olmaktır. Bu suç ile korunan hukuki yarar kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır…’’

SUÇUN KONUSU

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/5834 Esas , 2019/13834 Karar sayılı dosyasında da belirtildiği üzere bu suçun konusunu memurun görevi gereği yaptığı iş oluşturmaktadır :

‘‘Suçun konusu ve maddi unsuru, kamu görevlisinin ifa ettiği görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanılmasıdır. TCK.nın 265. maddesindeki suçun oluşumu için öncelikle ifa edilmekte olan bir görev olmalı, cebir ve tehdinin, kamu görevlisinin görevini yapmasının engellemek amacıyla gerçekleştirilmesi gereklidir.’’

FAİL ve MAĞDUR

Bu suçta fail bakımından bir özellik bulunmamaktadır. Bu nedenle suç herkes tarafından işlenebilir.

Suçla korunan hukuksal değerin sahibi olan mağdur bu suçta tüm toplum olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirtmek gerekir ki doktrinde çoğunluk görüş ile Yargıtay bu suçun mağdurunun kamu görevlisi olduğunu ifade etmektedir. Bu görüşe katılmak mümkün değildir çünkü gerek suçun ratio legis’i , gerekse suçun kanunda düzenlendiği yer ile suçla korunan hukuksal değer bu suçun mağdurunun tüm toplum olduğunu kanıtlamaktadır.  Tehdit ve cebir uygulanan kamu görevlisi ise suçtan zarar görendir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/19733 Esas , 2021/19778 Karar sayılı dosyasında cebre maruz kalan yıkım ekibini suçtan zarar gören olarak kabul etmiştir :

‘‘…suçtan doğrudan zarar gören yıkım ekibi görevlilerinin, davaya katılma ve mağdur ile şikayetçiler için öngörülen haklardan yararlanma ve delil sunma imkanı sağlanması…’’

Başka bir dosyada Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/2426 Esas ,  2017/5373 sayılı kararında karşı oy yazısında mağduru kamu görevlisi olarak ifade etmiştir :

‘‘Suçun faili herkes olabilir. Mağduru ise görevini yapmakta iken cebir veya tehditle görevini yapması engellenmeye çalışılan kamu görevlisidir.’’

Türk Ceza Kanununun tanımları düzenleyen 6.maddesine göre kamu görevlisi kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir.

Kamusal faaliyet 3 unsurdan oluşur:

1) Kamu-toplum adına yürütülen bir hizmetin bulunması gerekir . Hizmet tüm toplumu ilgilendirmelidir.

2) Hizmetin Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir “siyasal karara” dayalı olması gerekir .

3) Hizmetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Kamusal faaliyete katılmada ise dikkat edilecek husus, kişinin hizmete genel idare esaslarına göre (kamu hukuku usullerine göre) katılması sebebiyle kamu hukuku yükümlülüğü altında olmasıdır.

Kamu görevlisi o işi yapmaya görevli ve yetkili olmalıdır. Aksi takdirde kamu görevlisine direnilmesi bu suçu oluşturmaz. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/13864 Esas ,  2021/12005 Karar sayılı engellemek istenen işi yapmaya görevli olmayan kamu görevlisine direnildiği dosyada sanık hakkında beraat kararı verilmesine hükmedilmiştir :

‘‘Kamu görevlisinin yapmak istediği iş görevi ve yetkisi kapsamında olmalıdır. Görevli ve yetkili olmadığı halde işlem yapmak isteyen kamu görevlisine direnme halinde TCK'nın 265. maddesinde tanımlanan suç oluşmaz.

İncelemeye konu olayda; sanığın işlettiği ...isimli iş yerinin umuma açık olmadığının tespit edilmesi halinde; mağdurun o esnada yerine getirdiği bir görevinin bulunmaması nedeniyle sanığın icra edilmek istenen bir kamu görevini engellemek amacıyla eylemde bulunmadığı bu nedenle sanığın davranışıyla engellenebilecek bir kamu görevinin olmadığı gözetilmeksizin mahkumiyetine karar verilmesi…’’

Kişiler ve yapılan iş bu özellikleri taşımadığı takdirde , o kişilere karşı işlenen suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılmaz. Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/13588 Esas  ,  2021/11919 Karar sayılı dosyasında özel güvenlik görevlisinin görevi gereği gibi kazanıp kazanmadığının araştırılmasını taşıdığı takdirde kanundaki özel hüküm nedeniyle kamu görevlisi sayılacağına hükmetmiştir :

‘‘Özel güvenlik görevlisi olarak çalışabilmek için 5188 sayılı Kanun’nun 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak ve 11. maddesi uyarınca da valilikten çalışma izni almak zorunlu olup, anılan Kanun'un 23. maddesine göre özel güvenlik görevlisi müştekilerin kendilerine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılabilmeleri için yukarıda açıklanan koşulları taşımaları gerektiği anlaşıldığından, özel güvenlik görevlisi mağdurun bu koşulları taşıyıp taşımadığı araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması, Kanuna aykırı ve sanık ...’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA …’’

MADDİ UNSUR

Bu suçu oluşturan hareket , görevini yapan kamu görevlisine görevini yapmaması için cebir veya tehdit kullanılmasıdır. Bu hareketler çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir. Kanunda da hareketlerin nasıl yapılacağı düzenlenmediğinden bu suç serbest hareketli bir suçtur.

Yargıtay  8. Ceza Dairesinin 2019/4034 Esas  ,  2019/8684 Karar sayılı dosyasında da ifade edildiği üzere bu suçun oluşumu için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir :

‘‘TCK.nın 265. maddesindeki suçun oluşumu için öncelikle ifa edilmekte olan bir görev olmalı, cebir ve tehdinin, kamu görevlisinin görevini yapmasının engellemek amacıyla gerçekleştirilmesi gereklidir. Yerine getirilmekte olan görev sona ermiş ise bundan sonraki cebir ve tehdit TCK.nın 265. maddesindeki suçu oluşturmayacaktır. Bu halde görevden doğan kasten yaralama veya tehdit suçları işlenmiş oluşacaktır.’’

Öncelikle kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilen bir görev olmalıdır. Kişinin kamu görevlisi olması , bu nedenle kendisinin yapmakla yetkili olduğu bir görevinin olması ve olay sırasında bu görevi gerçekleştirmesi gerekir.

Kamu görevliine yönelik cebir ve tehdit uygulanması ikinci şarttır. Kamu görevlisine karşı gerçekleştirilen cebir ve tehditin doğası gereği bazı özellikleri taşıması gerekir. Cebir , zorlayıcı etki yaratan her türlü davranıştır . Cebrin mağdurun direncini kırmaya yönelik ve  objektif olarak mağdurun iradesini zorlamaya elverişli olması gerekmektedir.Cebir var olan direnci ortadan kaldırmaya yönelik olabileceği gibi ilerde gerçekleşebilecek direnci engellemeye yönelik de olabilir.

Cebir bedene yönelik olmalıdır  ancak bedene temas edilmesi zorunlu değildir. Bazı yazarlar ise sadece fiziki güç kullanımının olduğu, bedensel temas içeren eylemleri cebir sayar. O görüşe katılmak mümkün değildir. Yine failin amacına ulaşıp ulaşmaması suçun oluşumu bakımından önemli değildir.

Tehdit ise kişinin hayatı, vücut veya cinsel dokunulmazlığı ve malvarlığına yönelen, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli hareketlerdir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı kötülük beyanı bu suçun maddi unsurunu oluşturur . Failin tehdit ettiği zararı gerçekleştirme konusunda “imkan ve iktidara” sahip olmalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/448 Esas  ,  2017/288 Karar sayılı dosyasında tehdit ya da cebrin kamu görevlisinin kendisine yönetilmesi gerektiği ifade edilmiştir :

‘‘Suçun oluşumu için önemli olan diğer bir husus da 'cebir veya tehdidin mağdur kamu görevlisine yönelik olması gerekliliğidir'. Kural olarak, üçüncü bir kişiye yönelik eylemler bu suçun oluşumuna imkan vermez. Zira suç tanımında açıkça 'kamu görevlisine karşı' denilmek suretiyle bu koşul ortaya konmuştur. Buna karşın görünüşte üçüncü bir kişiye yönelik olan cebir veya tehdit eylemi, görevini ifa etmeye çalışan kamu görevlisine karşı da tehdit hüviyetine bürünebilir. Kamu görevlisinin yakınlarına zarar vermekle tehdit edilmesi durumunda böyledir…’’

Cebir ve tehdit dışında gerçekleştirilen hareketler bu suçun konusunu oluşturmaz. Bu özellikle hakaret durumunda ortaya çıkar. Kamu görevlisine görevi yapmaması için harekette bulunulması TCK 265 teki suçu değil , TCK 125/3-a da düzenlenen kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturur.

Bu husus Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/15593 Esas  ,  2021/15784 Karar sayılı dosyasında şu şekilde açıklanmıştır:  
‘‘TCK'nın 265. maddesinde "görevi yaptırmamak için direnme" başlığıyla "seçenekli hareketli" ve "amaçlı bir fiil" olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin "cebir veya tehdit" şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceği öngörülmüştür. Tehdit eylemi, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdit içerdiği düşünülen sözlerin olay kapsamında hangi bağlamda kullanıldığının da değerlendirilmesi gerekir.’’

Yargıtay 4. Ceza Dairesi  2020/15593 Esas  ,  2021/15784 Karar sayılı dosyasında gerçekleştirilen hareketin korkutucu nitelik taşımaması dolayısıyla tehditin oluşmayacağına , bu nedenle görevin engellenmesi de söz konusu olmayacağına ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir :

Somut olayda, sanığın müşteki polis memurlarına hitaben iddianamede belirtilen sözleri söylemek suretiyle direndiğinden bahisle hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş ise de, bu sözlerin bir bütün halinde sonuç almaya elverişli, objektif olarak müştekiler üzerinde ciddi bir korku veya endişe doğuracak nitelikte bulunmaması ve ayrıca tüm dosya kapsamı ile sanığın müştekilere yönelik görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsuru olabilecek cebir veya tehdit niteliğinde herhangi bir davranışının da bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi, Kanuna aykırı ’’

Üçüncü şart ise kamu görevlisine yöneltilen cebir ve tehditin , kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemeye yönelik olması gerekir. Bu , direnme olarak adlandırılır. Direnme , icrai hareketle gerçekleştirilebilir. Bu nedenle ihmali hareketler bu suçun konusunu oluşturmaz . Yine icrai hareketlerin AKTİF OLARAK gerçekleştirilmesi gerekir. Pasif hareketlerle direnme bu suçu oluşturmayacaktır. Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi  2020/33116 Esas , 2021/20650 Karar sayılı dosyasında da bu ifade edilmiştir :

‘‘TCK'nın 265. maddesinde, görevi yaptırmamak için direnme suç tipinde; hareketin "cebir veya tehdit" şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı…’’

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/13864 Esas  ,  2021/12005 Karar sayılı dosyasında sanığın yapacağını söylediği sözlerin sanığın imkan ve iktidarında olmaması nedeniyle beraatine karar verilmiştir

Sanığın katılana söylediği anlaşılan "sen eski ortağımla olan husumetimi devam ettiriyorsun, ben de polisim, siz avanta peşindesiniz, ben size nasıl memurluk yapılır göstereceğim, sizinle görüşeceğim, sürgün nasıl olur görürsün" biçimindeki sözlerin, sanığın mağdur hakkında görev yeri değiştirme ya da bir yaptırım uygulayabilme konusunda herhangi bir yetki ve gücü bulunmayıp, tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde tehdit niteliğinde olmadığı bu nedenle görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmadığı gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi, hukuka aykırı …’’

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/19733 Esas  ,  2021/19778 Karar sayılı dosyasında sanığın hareketi bir bütün olduğundan , telefonda sonradan sarf edilen sözlerin ayrı suç oluşturmayacağına karar vermiştir:

‘‘…Sanığın olay günü yıkım ekibi görevlilerini tehdit ettiğinin anlaşılması ve devamında sanığın müştekiyi telefonla arayarak söylediği kabul edilen sözlerin bir bütün halinde söylediği bağlam içinde değerlendirildiğinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık hakkında tehdit suçundan cezaya hükmedilmesi…’’

Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2020/24015 Esas  ,  2021/9217 Karar sayılı dosyasında kamu görevlisine karşı işlenmiş fiillerin yanında ayrıca ekip arabasına zarar verilmesi durumunda mala arar verme suçu oluşacağına hükmedilmiştir :

‘‘Suça sürüklenen çocuğun, olay tarihinde hakkında başka bir suça ilişkin yapılan soruşturma nedeniyle ifadesine başvurulmak üzere emniyete götürüldüğü, burada su içme bahanesi ile ayağı kalkarak karakoldan kaçıp gittiği, yapılan takip neticesinde yakalandığı, suça sürüklenen çocuğun yakalanmamak için mağdur olan polis memurlarını iteklediği, onlara hitaben sizi öldüreceğim yada beni öldürün, sizinle gelmeyeceğim, şeklinde tehdit içeren sözler sarfettiği, suça sürüklenen çocuğun ekip arabasına bindirildiği, ekip arabasının tavan döşemesini elleriyle kenarlarından asılmak suretiyle yırttığı ve tavan lambasını koparttığının anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuğun eylemlerine uyan TCK'nın 265/1, 43/2, 152/1-a, 31/2. maddelerinde belirtilen suç…’’

NİTELİKLİ HAL

Türk Ceza Kanununun 265.maddesinin 2. , 3. Ve 4. fıkrasında görev yaptırmamak için direnme suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bu nitelikli haller şu şekildedir :

1.Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hali : Tanımlar maddesi olan 6.maddesinin 1.fıkrasının d bendinde yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler, adlî ve idarî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar anlaşılır denilmiştir. Bu durumda hareketin gerçekleştirildiği kişiler değişmektedir . TCK 265/2 ye göre suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde faile iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir .

2.Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle işlenmesi : Bu nitelikli hal ancak yüze karşı yapılan tehditlerde geçerlidir . Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için  “failin , kendini tanıyanlar tarafından tanınmayacak hale gelmesi’’ gerekir. Ancak bu durumda da fail kamu görevlisi tarafından tanınmış olsa da nitelikli hal oluşur. Bu durumda faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

3. Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi  : Bu kişilerin bizzat olay yerinde olması gerekir. Bu kişilerin ayrı ayrı korkutuculuk özelliği olmalıdır. Böylece kamu görevlisinde oluşan korku daha fazla olacaktır. Bu kişilerin müşterek fail olması gerekir. Azmettiren veya yardım eden birden fazla kişi kapsamına dahil edilmez.   Bu durumda faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

4.Suçun silahla işlenmesi : Silahın tehdite konu harekette silahı kullanması gerekir. Bu silahın mağdura karşı kullanılması , silahın teşhir edilmesi gerekir. Bu silahın korkutmaya elverişli olması ve failin bu güçten faydalanması nitelikli hal açısından gereklidir. Bu durumda faile verilecek ceza yarı oranında artırılır.  Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/13337 Esas  ,  2021/11477 Karar sayılı dosyasında silahın kullanıldığını bu nedenle nitelikli halin uygulanması gerektiğine karar verilmiştir :

‘‘Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini saldırıya elverişli silahtan sayılan bıçakla işlediğinin kabul edilmesine karşın TCK’nın 265/4. maddesinin uygulanmaması, Kanuna aykırı ‘’

5.Suçun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi : Fail suç örgütünün ismiyle , bayrağıyla mağduru korkutmaktadır. Bu durumda mağdurda oluşan korku artacaktır. Failin bir  suç örgütünün adını kullanmadan doğrudan doğruya "ben mafya üyesiyim" veya "seni mafyaya öldürteceğim" gibi “soyut ve genel ifadelerle” tehdit suçunu işlemesi durumunda bu ağırlatıcı neden uygulanmaz. Çünkü soyut ifadeler mağdurda korkutucu etkiyi artırmaz.  Bu durumda faile verilecek ceza yarı oranında artırılır.

6.Suçun terör maksadıyla işlenmesi durumunda Terörle Mücadele Kanununun 5.maddesi gereğince hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılır. 

MANEVİ UNSUR

Bu suçun oluşabilmesi için failin, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanması gerekir. Bu nedenle burada ÖZEL KAST öngörülmüştür. Dolayısıyla bu suç olası kastla işlenemez.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/448 Esas  ,  2017/288 Karar sayılı dosyasında manevi unsurla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :

Görevi yaptırmamak için direnme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşumu için failin suçun tanımındaki unsurları bilerek eylemini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu anlamda fail, mağdurun kamu görevlisi olduğunun, bir kamu görevini yürüttüğünün, ayrıca kullandığı cebir veya tehdidin farkında ve bilincinde olmalıdır. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Öte yandan suç tanımında yer alan 'görevini yapmasını engellemek amacıyla' ibaresinden de anlaşılacağı üzere failin özel bir saikle (maksatla) hareket etmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle kast yanında, 'kamu görevlisinin görevini yapmasını engelleme amacı' görevi yaptırmamak için direnme suçunun temel şekline ilişkin bir manevi unsuru oluşturmaktadır. Nitekim bu husus, görevi yaptırmamak için direnme suçunun tehdit ve kasten yaralama suçlarından ayrılması bakımından önemli bir kriter teşkil etmektedir. Failin 'kamu görevlisinin görevini yapmasını engelleme amacı' ile hareket etmesi zorunluluğu, suçun olası kastla işlenme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kanunda özel bir hukuka aykırılık bilinci aranmadığından suçun özel kastla işlenmesi durumunda hukuka aykırılık kendiliğinden oluşacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/448 Esas  ,  2017/288 Karar sayılı dosyasında hukuka aykırılıkla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :

‘‘Hukuka aykırılık unsuru, suçun maddi unsurlarından 'mağdurun kamu görevi yapıyor olması' ile yakından ilgilidir. Öyle ki mağdur kamu görevini yapıyorsa, diğer bir ifade ile yapması gerektiği gibi yapıyorsa, failin eylemi için bir hukuka uygunluk nedeni söz konusu olmaz. Buna karşın mağdur kamu görevi yapıyor gözükmekle birlikte yürüttüğü bir kamu görevi yoksa ve buna karşın failin haklarını ihlal ediyorsa failin bu görevliye karşı kullanacağı cebir veya tehdit hukuka uygun kabul edilebilecektir.’’

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Failin icra hareketlerini elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda teşebbüs söz konusu olur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/2426 Esas ,  2017/5373 karar sayılı dosyasında karşı oy yazısında görev yaptırmamak için direnme suçunda teşebbüsle ilgili şu ifadelere yer vermiştir :

‘‘Bu suçta salt hareket suçu söz konusu olduğu için, teşebbüs teorik olarak mümkün olmakla birlikte, gerçekleşmesi zordur. Suçun tamamlanmış olması için direnmenin sonuç vermiş olması gerekmez; cebir veya tehdidin kullanılmasıyla birlikte suç da tamamlanır.’’

*İştirak : Bu suça her türlü iştirak mümkündür. Genel hükümler uygulanır.

*İçtima : Aynı suç işleme kararı  icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır.

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. Nitekim Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/5834 Esas , 2019/13834 Karar sayılı dosyasında birden fazla memura direnilmesini 43/2 kapsamında değerlendirmiştir :

‘‘Somut olayda, sanığın haciz işlemi sırasında alacaklı şirket Avukatının üzerine yürüyerek "s..tir git" dediği, icra memurunun ise üzerine yürüyüp haciz görevinin yerine getirilmesine engel olması şeklinde gerçekleşen olayda sanığın eyleminin aynı fiille birden fazla kamu  görevlisine karşı görevi 

yaptırmamak direnme suçunu oluşturup, TCK.nın 265/1-3. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve cezasından TCK.nın 43/2. delaletiyle 43/1. madde uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararları verilmesi…’’

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/13713 Esas ,  2021/19763 Karar sayılı dosyasında da birden fazla kişiye karşı işlenen bu suç bakımından TCK 43/2 nin uygulanması gerektiğine hükmetmiştir :

‘‘Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/4-663 E. ve 2014/498 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına yönelik davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; sanığın suç tarihinde mağdur ...'in dur ihtarına uymayarak aracını onun kendisini takip ettiğini bilmesine rağmen sağ ve sola sürmek suretiyle polis memurunu düşürerek onu etkisiz hale getirmek suretiyle direndiği, mağdur ...'ın da yapmış olduğu dur ihtarına uymayarak aracını onun üzerine sürerek yine ona direndiği, takip sırasında mağdur ...'ı da aynı şekilde dur ihtarına uymayarak ve aracını üzerine sürdüğü biçiminde kabul edilen eyleminin hukuken bir bütün halinde tek bir görevi yaptırmamak için direnme fiilini oluşturduğu, buna bağlı olarak da tek fiille birden çok kişiye karşı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediği kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 265/1-4. maddesi uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanunun 43. maddesi uyarınca arttırılması gerektiği gözetilmeden, mağdur sayısınca uygulama yapılması…’’

Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Görev yaptırmamak için direnme suçunun cezası altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu nedenle görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Bu suç resen soruşturulur ve kovuşturulur.

UZLAŞTIRMA ŞARTI

Görev yaptırmamak için direnme suçu uzlaşmaya tabi değildir. Ancak Ceza Muhakemesi Kanununun 253.maddesinin 1.fıkrasının c bendinde özel bir düzenleme yer almaktadır . Buna göre ‘Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar uzlaşmaya tabidir.’ Yargıtay ve doktrinin çoğunluğu bu suçta mağduru kamu görevlisi olarak kabul etmektedir. Bu nedenle 265/1 de düzenlenen suçun çocuk tarafından işlenmesi durumunda suç , uzlaştırmaya tabi olacaktır. Nitekim Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2021/21855 Esas  ,  2021/19581 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar vermiştir :

‘‘Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, suça sürüklenen çocuklar bakımından üst sınırı üç yılı geçmeyen suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; anılan Kanunun 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,bozmayı gerektirmiş …’’

Görev yaptırmamak için direnme suçu CMK 253 gereği uzlaştırmaya tabidir. Bu nedenle kovuşturmaya başlanmadan önce dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir.

Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.

Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.

Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.

Tarafların uzlaşması durumunda dosya kapanır . Uzlaşamama durumunda iddianame düzenlenerek kovuşturma aşamasına geçilir.

GÖREV YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ?

Görev yaptırmamak için direnme suçunun cezası altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıdır.  Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

GÖREV YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇUNDAN CEZA ALAN BİR KİŞİ HAPSE GİRER Mİ ?

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Stajyer Avukat Sema Nur Deveci

Avukat Hüseyin Acar 

Reşit Hukuk & Danışmanlık