Anonim şirket payları satış, bağışlama, rehin, trampa, miras, miras sözleşmesi, intifa, alım, şufa, vefa gibi hukuki işlemlere konu olabilir. Anonim şirketlerde pay sahipliği iki şekilde kazanılır. Bunlarda ilki aslen iktisap, ikincisi ise devren iktisaptır. Aslen iktisap, şirketin kuruluşunda veya sermaye artırımında payın taahhüt edilmesi yoluyla olur. Bu kazanım hali, kuruluşta ana sözleşmenin veya sermaye artırımında genel kurul aracılığı ile tadil edilen ana sözleşme değişikliğinin ticaret sicil memurluğu tarafından tescil edilmesi ile tamamlanmış olur. TTK 486/1 e göre ortaklığın sermaye artırımının tescilinden önce çıkartılan paylar geçersizdir. Devren iktisap ise, senede bağlanmamış çıplak payın veya senede bağlanmış payın devir alınması yolu ile gerçekleşir. Anonim şirketlerde hisse senetleri, nama veya hamiline yazılı olur. (TTK 484/I)
1.Senede Bağlanmamış (Çıplak) Payın Devri
Halka kapalı anonim şirketlerde hisse senedi bastırılması zorunluluğu olmadığı için, senede bağlanmamış çıplak pay, hisse senetleri gibi devre konu olabilir, haciz edilebilir, rehin edilebilir, üzerinde intifa hakkı kurulabilir vs. Nitekim anonim şirkette pay sahipliği sıfatının kazanılması, hisse senedi bastırılmasına bağlı değildir.
TTK'da, çıplak payların devredilmesine ilişkin olarak açık bir hüküm yoktur. Ancak bu, çıplak payın devrine engel değildir. Buna göre çıplak pay, alacağın temliki (Borçlar Kanunu, md. 162) hükümlerine göre devredilebilir. Yargıtay da çıplak pay devrinin mümkün olduğunu muhtelif kararlarında belirtmiştir. Yazılı olarak yapılan ve tasarrufi niteliği olan alacak temliki işlemi ile çıplak pay devredilir. İşlemin yazılı olarak yapılması zorunludur, aksi taktirde çıplak payın devri gerçekleşmez.
Bedeli ödenmemiş veya kısmen ödenmiş olan payların devri, devralan kişinin borç yüklenmesi niteliğindedir. Yani borcun nakli (BK. md. 173) işlemi söz konusudur ve devir için anonim şirketin onayı gereklidir. Şirket bunun için alıcıdan teminat da isteyebilir. Burada payın hamiline, nama veya bağlı nama yazılı olması sonucu değiştirmemektedir.
Senede bağlanmamış paylar için de bir pay defteri tutulması gerekmektedir. Nitekim çıplak pay da olsa, devrin şirkete karşı ileri sürülebilmesinin yegâne yolu payın, pay defterine kaydedilmiş olmasıdır. Yargıtay da aynı görüştedir.
2.Nama Yazılı Hisse Senetlerinin Devri
Nama yazılı hisse senetleri kıymetli evrak niteliğindedir ve kural olarak hisse senetleri nama yazılıdır (TTK. md. 409/2). Ana sözleşmede aksine düzenleme yapılabilir. Hisselerin bir kısmı nama bir kısmı hamiline de olabilir. Hamiline yazılı hisse senetlerinin nama ve nama yazılı senetlerin hamiline dönüştürülmesi mümkündür (TTK. md. 410). Şirket ana sözleşmesinde hisse senetlerinin nama veya hamiline yazılı olabilecekleri de düzenlenebilir. Böyle bir durumda ana sözleşme değişikliğine gerek olmaksızın yönetim kurulu kararı ile hisse senetlerinin nev'i değiştirilebilir.
Nama yazılı hisse senedi, kanunen emre yazılı bir senettir. Nitekim yasa (TTK. md. 416/2) ile senedin devri ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile gerçekleştirilmektedir.Buna göre nama yazılı hisse senedi, senedin devralana teslimi olmaksızın, sadece ayrı bir kağıda yazılan temlikname ile devredilemez. Yargıtay da bu görüştedir. Başka bir anlatımla, ciro yerine ayrı bir temlikname ve teslim ile de nama yazılı hisse devredilebilir. Burada bir hususu belirtmek gerek ki, bize göre hisse senedi arkasına yapılacak cironun beyaz ciro yerine tam ciro olması gerekmektedir.
Hisse senedinin teslimi, daha uygun bir ifade ile zilyetliğin devralana geçirilmesi çok önemlidir. Yoksa mülkiyet devralana geçmez. Nitekim TTK'nın 557. maddesi hükmüne göre pay senedinin içerdiği hak senede bağlı olup, senetsiz devir ve dermeyan edilemez. Buradaki teslim hususu, öğretide geniş yorumlanmaktadır. Yani buradaki teslim, fiilen teslim anlamında değil, zilyetliğin geçirilmesi anlamındadır. Başka bir anlatımla teslimsiz iktisap, zilyetliğin havalesi, hükmen teslim gibi hukuki müesseseler de burada geçerlidir. Yargıtay bir kararında bankada rehinli bulunan ve temlikname ile devredilmekte olan nama yazılı pay senetlerinin Medeni Kanuna uygun olarak teslimsiz, yani zilyetliğin fiilen geçirilmeksizin devrini geçerli olduğunu kabul etmiştir.
Önemli olan mülkiyetin karşı tarafa geçirilmesi iradesi ve devri yapanın yetkili olmasıdır. Yani pay senedinin zilyetliği irade dışı veya kötü niyetli olarak kazanılması halinde mülkiyet geçmez. Burada aslolan, tarafların iradelerinin korunmasıdır ancak, elbette ispat hukuku açısından nama yazılı senedin fiilen teslim alınması yararlıdır.
Devrin şirkete karşı hüküm ifade etmesi için, pay defterine kaydedilmesi de gerekmektedir. Şirket, kuruluş ve sermaye artırımları dışında, payların pay defterine kaydını kendiliğinden yapmaz. Söz konusu husus mutlaka ilgililerince ve özellikle de hisseleri devralan tarafından talep edilmelidir. Söz konusu talep şirket yönetim kurulu tarafından yerine getirilmezse devralan tarafından şirket aleyhine ifa davası açılmalıdır. Böyle bir davanın kabulüne ilişkin mahkeme ilamı, devrin pay defterine işlenmesine dair yönetim kurulu kararı yerine geçecektir.
Nama yazılı hisse senetleri, bedelleri tamamen ödenmeden de çıkartılabilir. Bu hisselerin, bedelin bir bölümü ödenmişken bile çıkartılabilmelerinin nedeni, payın kalanını ödenmemesi halinde, şirketin başvurabileceği kişinin belli olmasıdır.
Nama yazılı hisse senetlerinin devri ana sözleşme ile engellenebilir. Böyle bir hüküm yoksa hisse devri mümkündür. Pay senetleri, miras yahut cebri icra yolu ile veya karı koca mallarının idaresine ilişkin hükümler nedeniyle kazanılmışsa, teminat istenemeyeceği gibi payların devri de engellenemez (TTK. md. 418/4). Taraflar arası mülkiyet devri için temlikname, ciro ve teslim yeterlidir. Böylece devir işlemi taraflar arasında tamamlanmış olur. Ancak şirkete karşı devri ileri sürebilmek için de devrin, pay defterine kaydedilmesi gerekmektedir. Çünkü şirkete karşı ortak, pay defterinde kayıtlı olandır. Şirkete karşı kullanabileceği ortaklık haklarını, örneğin kâr payı alma hakkı, tasfiye bakiyesi hakkı, hazırlık devresi faizi hakkı, iptal davası açma hakkı, genel kurula katılma ve oy kullanma hakkı gibi haklarını, pay defterine kayıtlı olan ortak kullanabilir. Buna mukabil pay defterinin gerçeğe uygun olmadığı geçerli delillerle ispatlanabilir. Yani pay defterine yazım, kurucu değil bildirici etkiye sahiptir.
Pay defteri tutulması zorunlu bir defterdir ancak noter tasdikine tabi olmayıp, beyana tabidir (TTK. md. 66, md. 69). Yönetim kurulu tarafından tutulur ve kayıt, yönetim kurulu kararına istinaden yapılır. Pay defteri ile hazirun cetveli arasında farklılıklar varsa, Yargıtay'a göre hazirun cetveline itibar edilmelidir. Bu nedenle şirketlerin hazirun cetvelinin hazırlanmasında hassas davranması önemlidir.
Ana sözleşmeye veya kanuna aykırı bir devir olması ve böyle bir devrin pay defterine kaydedilmesi halinde ise, ilgililer tarafından kaydın terkini için dava açabilirler.
3.Bağlı Nama Yazılı Hisse Senedinin Devri
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, anonim şirketlerde genel kural payın devredilebilmesidir. Nitekim anonim şirketlerin temel özelliklerine uygun olan da budur. Bu genel kural, şirket için bazı sakıncalar doğurabilir. Özellikle kurucu ortakların kurmuş oldukları düzen sonucu, iyiye giden işler, büyüyen ve değer kazanan şirketin hisseleri, başka kişi ve grupların eline geçebilir. Ortaklar bunu daha en baştan önlemek isteyebilirler. Şirket ana sözleşmesine, hisselerin devredilmesini sınırlayan veya tamamen yasaklayan hükümler konulabilir. Bu hükümlere "bağlam hükümleri" denir ve bu tür hisse senetlerini de bağlı nama yazılı hisse senetleri denilir. Bağlam hükümleri çıplak paylar için de konulabilir ancak hamiline yazılı senetler için yazılan bağlam hükümleri geçersizdir. Ayrıca bağlam, hisse senetlerinin üzerine veya pay defterine yazılarak oluşturulamaz. Kuruluş dışında ana sözleşme değişikliği ile de bağlam hükümleri öngörülebilir. Bağlamın hukuki dayanağı TTK'nın 418. maddesi hükmüdür. Ayrıca TTK'nın 416. maddesi hükmüne göre pay senetleri, "esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça" devredilebilir. Bağlam hükümlerine örnek olarak, ana sözleşmede devir için sadece temlikin öngörülmesi, şirkette ortak olmak için belli bir mesleğe mensup olma zorunluluğu olarak da yapılabilir.
Bağlı nama yazılı hisse senedi de emre yazılı kıymetli evraktır. Buna göre bağlamın varlığı halinde de ciro edilen senedin zilyetliğinin devralana geçirilmesi ile, senetlerin mülkiyeti ve buna bağlı olarak pay defterine kaydın yapılmasını talep hakkı da devralana geçer. Esasen bağlı nama yazılı senetlerle bağlam olmayan senetler aynı şekilde devredilirler. Tek fark, bağlam hükümlerinin de geçerli olmasıdır. Devralan bağlama uymuyorsa, pay defterine kaydedilemez ve şirkete karşı pay sahipliğini kazanamaz. Bu nedenle hisse devirleri esnasında devralanlar tarafından şirket ana sözleşmesinin ilgili maddelerinin güncel halleri mutlaka incelenmelidir. Bu husus devir işlemleri öncesinde ve ilgili ticaret sicil memurluğunun sicil dosyalarında yapılmalıdır. Bilindiği üzere sicil dosyaları aleniyet ilkesi gereği herkese açıktır. Bizim önerimiz, satıcının vermiş olduğu evrakla yetinmeyerek, sicil kayıtlarının yerinde incelenmesidir.
Bağlamı etkisiz hale getiren TTK hükümleri 329 ve 418/4 olup, bu hükümlerin uygulandığı durumlarda bağlam hükümleri geçersizdir. TTK. md. 418/4'e göre miras, karı koca mallarının yönetimine ilişkin hükümler ve cebri icra yolu ile iktisap edilmiş hisseler için bağlam hükümleri geçersizdir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus vardır. O da Kanun koyucunun, yukarıda sayılan hallerde bağlam hükümleri etkisizleşse de, şirketin zarara uğrama ihtimali karşısında yönetim kurulu üyelerine nama yazılı hisseleri satın alma hakkı tanımasıdır. Yani istisnanın istisnası söz konusudur. Burada, yönetim kurulu üyelerine verilmiş bir nev'i yasal ön alım hakkı söz konusudur. Buna göre miras, karı koca mallarının yönetimine ilişkin hükümler ve cebri icra yolu ile iktisap edilmiş hisseler yönetim kurulunca borsa rayici, böyle bir değer bulunmadığı taktirde kayıt için başvurma tarihindeki gerçek değerleri üzerinden almak istediklerinde pay defterine kayıttan kaçınabilir. Yani bağlam tekrar devreye girer. Böyle bir durumda ilgililer bu hisseleri yönetim kurulu üyelerine veya şirket ortaklarına satmak zorundadırlar. Şirketin bu hakkını kullanması halinde ortaklar hisseleri, oransallık ilkesi çerçevesinde yani payları oranında kanunca belirlenmiş değerlerle alırlar.
Hamiline yazılı hisse senetleri sadece teslim ile devredilebilir. TTK'nın 415. maddesi hükmüne göre, devrin şirkete bildirilmesine veya kaydedilmesine gerek yoktur. Elbette nama yazılı hisse senetlerinin devri bölümünde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere devrin, mülkiyetin geçirilmesi amacı ile yapılması gerekmektedir. Mesela çalıntı olduğu bilinen hisse senetleri, hırsızı pay sahibi yapmaz. Yargıtay devirde teslim taahhüdünü geçerli saymamıştır. Devir, hamiline yazılı hisse senedinin teslimi ile hem şirkete hem de üçüncü kişilere karşı hüküm ifade eder. Genel hukuk hükümleri çerçevesinde hamiline yazılı hisse senedini elinde tutan, onun malikidir. Ancak belirtmek gerekir ki, zilyetliğin geçirilmesi devir için yeterli olsa da, taraflar isterlerse ciro veya temlik beyanı ile birlikte teslim ile de devir işlemi gerçekleştirilebilir.
5.İlmühaberlerin Devri
İlmühaber, hisse senetleri çıkartılmadan önce bunların yerini tutmak üzere ortaklara verilen menkul kıymet niteliğinde geçici bir belgedir (TTK. md. 411). Belge geçici olsa da, ilmühaberin sağladığı ortaklık hakları süreklidir. İlmühaberler için yasada açıkça düzenlenmiş şekil şartları yoktur. Bu nedenle, TTK. md. 413. maddesine uygun olarak düzenlenmelidirler. Nitekim hisse senetlerinin yerine geçmek üzere düzenlendikleri için aynı şekil şartlarına tabidirler. İlmühaberler üzerinde de rehin ve haciz yapılabilir, intifa gibi haklar verilebilir. Ancak şirketin hisse senetlerini çıkartması ile birlikte ilmühaber hükümsüz hale gelir. Şirketçe hisse senedi düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda ilmühaberler, ortakların elinde kalsalar da, iptal şerhi verilmemiş olsa da geçerliliğini kaybederler ve iyi niyetli kişiler dahi korunmaz.
Şirketler tarafından ilmühaber çıkartılması zorunlu değildir. İlmühaberler de nama veya hamiline olabilir. Nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak için çıkartılacak ilmühaberlerin nama; hamiline yazılı hisse senetlerinin yerine geçmek üzere çıkartılacak ilmuhabeler ise nama veya hamiline olabilir. Ancak karşılığı tamamen ödenmemiş paylar için hamiline yazılı ilmühaber çıkartılamaz. Nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere, bedeli tamamen ödenmiş olsa bile, hamiline yazılı ilmühaber çıkartılamaz. Buna göre üç çeşit ilmühaber düzenlenebilir.
Nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkartılan nama yazılı ilmühaberler, Hamiline yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkartılan nama yazılı ilmühaberler, Hamiline yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkartılan hamiline yazılı ilmühaberler. Yukarıda açıklanan bağlam hükümleri, aynen ilmühaberler için de geçerlidir.TTK'nın 411/1 ve 2. maddelerinde açıkça ilmühaberlerin hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarıldıkları belirtilmiştir. Böylece ilmühaberlerin ve hisse senetlerinin özdeş olduğu açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göre "diğer taraftan olayda henüz hisse senedi çıkartılmamış ise de ilmühaber çıkartılmış olup, bu da pay senedinin yerini tutar." Yine eklemek gerek ki, TTK. md. 414 hükmü gereğince ilmühaberler, hisse senetleri gibi tedavül de edebilirler.
Nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkartılan nama yazılı ilmühaberler, nama yazılı hisse senetleri gibi devredilir. Buna karşılık hamiline yazılı hisse senetleri yerine çıkartılan nama yazılı ilmühaberler, alacağın temliki hükümlerine göre devredilirler. Yani ciro ile devir mümkün değildir. Hisse devrinin şirkete karşı da hüküm ifade etmesi için ihbar (şirkete bildirim) da gereklidir (TTK. md. 411/2).
Nama yazılı hisse senedi yerine çıkartılan nama yazılı ilmühaberler de, tıpkı nama yazılı hisselerde olduğu gibi, senet karşılığı ödenmiş olan sermaye miktarının da yazılması gerekmektedir. Böylece ödenmemiş bölüm anlaşılabilecektir. TTK'nın 419. maddesine göre, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı bir hisse senedini iktisap eden kimse, pay defterine kaydedilmekle şirkete karşı geri kalan bedeli ödemek ve varsa tâli borçları yerine getirmekle mükellef olur. Burada şu husus belirtilmelidir ki, ödenmemiş pay bedelleri varsa, bu bedellerden sadece yeni malikin sorumlu olduğu düşünülemeyecektir. Söz konusu husus ancak şirketin, yeni malik tarafından borcun yüklenilmesine muvafakat etmesi ile mümkün olacaktır. Aksi halde devreden ortak sorumlu olmaya devam edecek, daha sonra yeni malike bunu rücu edebilecektir.
Sermaye payının tamamı ödenmişse, hamiline yazılı hisse senedi yerine çıkartılan hamiline yazılı ilmühaber, hamiline yazılı hisse senedi gibi devredilebilir. Yani teslim ile (zilyetliğin geçirilmesi ile) devir gerçekleşmiş olur (TTK. md. 559).6.Anonim Şirket Paylarının Miras Yolu ile Devrine İlişkin Özellikler
Payların miras ile kazanılması, mirasçılar tarafından şirket ortaklığının kazanım anı ve bunun şekli itibariyle özellikli bir durumdur. Ayrıca özellikli şirketlerde miras kaynaklı devrin ilgili makamlara bildirilmesi hususu da önem arz etmektedir. Bu konular aşağıda kısaca açıklanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerek ki, anonim şirket ortağının ölmesi halinde, Türk Medeni Kanunu'nun 599. ve 640. maddeleri hükümlerince terekenin tamamının mülkiyeti ve zilyetliği, külli halefiyet ilkesi uyarınca ölen ortağın mirasçılarına kanunen ve başkaca bir işleme gerek kalmaksızın geçmektedir. Ancak bu durum, mirasçıların re'sen pay defterine kaydedilmelerine ve şirketin ortağı olmaları anlamına gelmez. Mirasçıların terekeye elbirliği halinde mülkiyetle sahipseler de, anonim şirkette ortak sayılmaları ve (mali haklara sahip olsalar da) yönetimsel haklara sahip olabilmeleri için, durumu şirkete bildirmek ve mirasçı olduklarını ispatlamak zorundadırlar. Mirasçı kavramına kanuni mirasçıların yanı sıra atanmış mirasçılar da dahildir.
Mirasçıların mirasçılık belgesi aldıktan sonra, durumu anonim şirket yönetim kuruluna bildirmek ve pay defterine kaydedilmek istediklerini belirtmek zorundadırlar. Bu bildirimin ardından (bağlam hükümleri dahi olsa) yönetim kurulu kayıttan imtina edemez. Böylece mirasçılar pay defterine kayıtla birlikte mal varlığı haklarının yanı sıra, yönetimsel haklara da sahip olacaklardır.
Yönetim kurulu ve ortaklar, mirasçıların şirkette ortak olmalarını istemiyorlarsa, TTK. md. 418/4'teki kanuni ön alım haklarını kullanabilirler.
Sonuç olarak, mirasçılar, mirasçılık belgelerini aldıktan sonra anonim şirkete bildirimde bulanarak, şirket ortağı olabileceklerdir. Şirket ise, özel niteliği nedeniyle sermaye ve ortaklık yapısının değiştiğini bildirmek zorunda ise, bu bildirim zorunluluğuna ilişkin süreler, mirasçıların pay defterine kaydı ile birlikte başlayacaktır. Yine yabancı sermayeli şirketlerde pay devri gerçekleştikten sonra bir ay içinde Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüne bildirilmelidir.
7.Pay Devri Yapanın veya Miras Bırakan Kişinin Yabancı Uyruklu Olması
Yukarıda anlatılan devir prosedürünün tamamı, yabancı uyruklu ortakların paylarını bir Türk vatandaşına veya başka bir yabancı uyruklu kişiye devrinde de aynen geçerlidir. Söz konusu hususun Türk şirketinde geçerli olması için Türk hukuk kurallarının uygulanması gerekmektedir. Ancak bir hususu belirtmek de yarar vardır. Eğer senede bağlanmamış çıplak payın devri yapılacaksa yukarıda açıklandığı üzere bu devir alacak temliki ile yapılacaktır. Söz konusu temlikname yurt dışında yetkili bir makamda yaptırılacaksa, söz konusu evrak apostil şerhli olarak hazırlanmalıdır.
8.2. Ayni Sermaye Konulmak Suretiyle Oluşan Anonim Şirket Hisselerinin Devri İki Yıl Süre İle Yasaktır ve Geçersizdir:
TTK'nın 404. maddesi hükmüne göre, ayni sermaye karşılığı çıkartılan payların devri iki yıl süreyle yasaklanmıştır. Yasağa rağmen devir yapılırsa, devir zamanaşımı olmaksızın mutlak butlanla batıldır. Yargıtay'da aynı görüştedir.
8.3. Bir Şirketin Başka Bir Şirketi Devralması da Ayın Sermaye Girişi Sayılmakta ve Devralma Sonucu Oluşan Anonim Şirket Hisseleri İki Yıllık Devir Yasağına Tabi Tutulmaktadır:
TTK'nın 146-151; 451-453. maddeleri uyarınca yapılan şirket birleşmesi veya bir şirketin başka bir şirketi veya birden fazla şirketi devralması sonucu oluşan anonim şirketi hisseleri, uygulamada ayın sermaye (bilanço kalemleri) konulmak suretiyle oluşmuş hisse sayılarak alelade ayın sermaye konulmasında olduğu gibi iki yıllık devir yasağına tabi tutulmaktadır.
8.4. Tam ve Kısmi Bölünme Yolu İle Oluşan Anonim Şirket Hisselerinde İki Yıllık Devir Yasağı Kaldırılmıştır: Tam veya kısmi bölünme sonucu oluşan anonim şirket hisselerinin iki yıllık devir yasağı karşısındaki durumu aşağıda cümlelerle ifade edilmiştir:
"Kısmi bölünme, vergisiz şekilde yapılabilen ve kayıtlı değerler üzerinden gerçekleşen bir ayni sermaye koyma işlemidir. Tam bölünme ise bir şirketin ortadan kaldırılarak bu şirkete ait bilanço kalemlerinin birden fazla şirkete devredilmesidir.
Kısmi Bölünme Sonucu Ortaya Çıkan A.Ş. Hisselerine İlişkin Durum: Türk Ticaret Kanunu'nun 404'üncü maddesi, anonim şirketlere ayın sermaye konulması suretiyle iktisap edilen hisselerin iki yıl süreyle, 520'nci maddesi ise, limited şirketlere yine ayın sermaye konularak elde edilen hisselerin üç yıl süreyle satışını (devrini) geçersiz kılmakta olup, kısmi bölünme yoluyla oluşan hisseler de, ayın konulması suretiyle ortaya çıktığı (en azından yasa ile böyle sayıldığı) için söz konusu 2 ve 3 yıllık satış yasağına maruz bulunmaktadır. (Her ne kadar TTK'nun 520'nci maddesinde, "ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye ayın ise, payını şirketin kuruluşunu takip eden üç yıl içinde başkasına devredemez" hükmü var ise de, bu hükmün uygulamada, mevcut limited şirketlere ayni sermaye konulmasında da dikkate alınmaktadır. Çünkü TTK'nun 392. maddesi hükmüne göre sermaye artırımında kuruluş hükümleri uygulanır.
Tam Bölünme Sonucu Ortaya Çıkan Anonim ve Limited Şirket Hisselerine İlişkin Durum: Yukarıda da izah ettiğimiz gibi tam bölünmeyi düzenleyen KVK'nun 19/3-a maddesinde tam bölünme işlemi tanımlanırken, "ayni sermaye koyma" ibaresi kullanılmamıştır. (Halbuki kısmi bölünmeyi düzenleyen hükümde, kısmi bölünmenin kayıtlı değerler üzerinden yapılan bir ayni sermaye koyma işlemi olduğu ifadesi vardır.)
Fakat 5904 sayılı Kanun anonim şirketler açısından devir yasağı sorununu, hem kısmi bölünme, hem de tam bölünme açısından çözüme kavuşturmuş hatta yasaklı halde bulunan hisselerin dahi serbestçe devredilebilmesine imkan sağlamıştır.
8.5. Nev'i Değişikliği Sonucu Oluşan Anonim Şirket Hisseleri İki Yıllık Devir Yasağına Tabi Değildir:TTK'nın 152. maddesi uyarınca yapılan nev'i değişikliği (bir ticaret şirketinin başka bir tür ticaret şirketine dönüştürülmesi) işlemleri, ekonomik ve hukuki ayniyet ilkesi gereği bir ayni sermaye konulması işlemi sayılmadığı için (41) nevi değişikliği sonucu edinilen paylar da iki yıllık devir yasağına tabi değildir.
Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, hisse senetleri kıymetli evraktır. Bu nedenle sahibini rızası dışında elden çıkması (örneğin çalınma, kaybetme) veya bir doğal afet veya yangın su baskını gibi sebeplerle yok olması halinde, kıymetli evrakın zıyaının tespiti ve hisse senedinin iptali için dava açılması gerekmektedir. Bu şekilde senet mahkeme kararı ile iptal ettirilmeli ve bundan sonra yeni senet bastırılmalıdır. Nitekim mahkemeden iptal kararı alındıktan sonra hak sahibi, hakkını senetsiz olarak ileri sürebilmeyi veya yeni bir senet düzenlenip kendisine verilmesini talep edebilir (TTK. md. 563 ve 564/1)(42). Elbette senedin devir şekline ve iptali talep edilen kıymetli evrakın kimin elinde bulunduğunun bilinip bilinmemesine göre yapılacak diğer işlemler değişecektir.
Yıpranmış senetler için ise, TTK. 414. maddesi hükmü uygulanır. Bu maddeye göre, bir hisse senedi veya ilmühaber, tedavülü mümkün olmayacak derecede yıpranmış veya bozulmuş olursa, esas münderecatı ve ayırt edici alametlerinin tereddütsüz anlaşılması kabil bulunduğu takdirde, sahibi masraflarını peşin ödemek şartıyle şirketten yeni bir senet ve ilmühaber istemek hakkını haizdir.
10.Türk Ticaret Kanunu Taslağındaki Durum
TTK’da hisse yerine pay kelimesi kullanılmıştır. TTK’a göre payların dönüştürülmesi, ancak ana sözleşme değişikliği ile yapılabilir. Kanunun 486/2. maddesine göre, paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp paysahiplerine dağıtır. Ayrıca azlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılması zorunluluğu da getirilmiştir. Bu ilkenin Kanunda öngörülen tek istisnası bedellerinin tümü ödenmemiş nama yazılı paylardır. Söz konusu paylar, esas sözleşmede belirtilmemiş olsa bile, ancak şirketin onayı ile devredilebilir. Taslağın gerekçesinde de belirtildiği üzere, hüküm ödenmemiş pay bedelinin güvencesidir ve şirket bedelinin tümü ödenmemiş olan şirketlerde ödeme gücü yetersiz kişilerle karşı karşıya kalmamalıdır. Gerekçeye göre, salt payların bedellerinin ödenmemiş olması, şirkete onayı reddetmek hakkını vermez. Devralanın ödeme gücüne sahip olması ve dürüst olması halinde şirketin devir işlemine onay vermesi gerekir.
Gerekçede de açıkça belirtildiği üzere, anonim şirketin onayı, pay senetlerinin mülkiyeti üzerinde belirleyici ve tanımlayıcı bir hukukî işleve sahiptir. Burada Kanunun 490. maddesinden ayrılmış, ayrıca kıymetli evraka hukuka dair ilkelerden de sapmıştır. Tasarı, devri sınırlandırılmamış, yani bağlamsız nama yazılı pay senetlerinde hukukî işlemle devirde, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin geçirilmesiyle, senedin mülkiyeti devralana geçmekte, şirketin onayı mülkiyetin intikali yönünden hiçbir rol oynamamaktadır. Oysa 494/1'e göre, devri esas sözleşme ile sınırlandırılmış, yani bağlamlı nama yazılı hisse senetlerinde, şirket onay vermediği sürece nama yazılı pay senetlerinin mülkiyeti de geçmemektedir.Buna göre de devir için şirketçe onay verilmediği sürece pay senetlerinin mülkiyeti ve paylara bağlı bütün haklar devredende kalır ve devreden tarafından kullanılır.